396.
kapitalizm genelde uç nokta denilen komünizmden daha uç noktadır.
zenginin fakirin, açın şişmanın, çamurdan evlerin lüks malikanelerin olması ve kimsenin rahatsız olmadan, utanmadan buna merkez demesidir.
bir çubuk varsa bunun iki boklu ucunun iki ucundan biridir kapitalizm.
diğer altısından sıkılıp alacağınız yedinci converse'inizi denerken dışarıdaki yalın ayak çocuğun size bakan gözlerindeki meraktır.
katarakt ameliyatı olmak için para kazanmaya çalışan yaşlı adamın patronunun sevgilisine aldığı tek taştır.
okula aidatını ödemedi diye, bir sürü çocuğun mahrum bırakıldığı klimalı sınıftır.
dilencinin dilenmek için oturduğu taşa işeyen köpeğin evdeki rahat minderidir.
akşam evde karısı çocuğu yemek beklerken, bir adamın önünde saygıyla, dimdik durmak zorunda olduğu başka bir adama götürdüğü ıstakozdur.
fabrikadan sebepsiz yere çıkarıldığınızda hakkınızı aramak için yaptığınız eylemi engelleyen polisin biber gazıdır.
bir kadın iğrenç adamlara pazarlandığında, kadından akan gözyaşı, patronun cebine giren dolarlardır.
siz karlı havada donarak karşıdan kaşıya geçmeye çalışırken durmayı hiç düşünmeyen şoförlerin sürdüğü sıcak otomobildir.
evi olmayan adamın yeni doğan bebeğini sırılsıklam eden yağmurdur.
fakir insanlara, bakamıyorsan çocuk yapma diyen zenginin pişkinliğidir.
arkadan asla ağlamayan, paylaşılmak yerine doyulmuş olsa da sonuna kadar yenilen yemektir.
ülkeyi yönetmek için verdiğin, daha sonra ülke yönetmek yerine boş boş oturduğunda yüze katladığın paradır.
saati göstermesi için aldığın saatin çevresine dizilen, saati görmeni engelleyen pırlantadır.
işinden atılmak istemeyen, ailesinin karnını zar zor doyuran adamın işvereninin iki dudağının arasından çıkan kaderdir.
zenginlerin tanrı, fakirlerin kul olduğu, kazananın çok keyif aldığı, kaybedenin artık sıkıldığı, asırlardır bitmek bilmeyen bir tanrıcılık oyunudur kapitalizm.
oyunun sonu zaten belli. kaybedenin artık oyunu toplaması gerek.