bir an önce bu durum itiraf edilmelidir. vereceği tepkiye göre ya daha fazla yakınlaşılır, sevgili olma yolunda ilerlersiniz ya da o sizi hÂl arkadaşı olarak görüyordur, araya mesafe koyar, arkadaşınızdan olursunuz. iki ucu boklu değnek aslında.
kendi mevzuma gelince;
günlerdir bir hint klibindeymişçesine anlam veremediğim bir neşeyle devam ettiğim hayatımın, arkadaşımdan hoşlandığımı anlayarak içine edilmesinin hikayesidir bu.
hani çok yakın değildi ama arkadaşdı be! çok da tatlı kızdı hani, böyle gülünce falan... (ne diyorum ben hÂl ya!) neyse uzatmadan anlatayım. sahiden de bir hintli klibinin içindeydim son günlerde. mutluydum sanki, saçma bir neşe içerisindeydim anlayacağınız. sonra arkadaşımdan hoşlanmaya başladığımı anladım. yine de onun fotoğraflarına uzun uzun bakarak duygusal müzikler dinlemem bunu ispatlamaz.
neyse işte ortak arkadaşlarımla konuşuyorum. böyle tavırlarımda bir değişiklik farketmişler. ''aşık mısın?'' diyorlar, ''bilmem, sanırım.'' diyorum. ''kime?'' diyorlar, belli etmemeye çalışıyorum. sonunda anladılar (herkes müneccim be kardeşim) ben de ilk onlara itiraf ettim. aslında o zamana kadar ciddi ciddi hoşlanmamıştım, sadece düşünüyordum. o konuşmadan sonra bi daha acaba dedim ve bunu itiraf etmeye karar verdim. arkadaşımdan hoşlanıyordum. ben buna hÂl inanamamış olsam da çevremdekilerin bunu böyle biliyor olması belki de beni konuşmaya zorladı. yoksa haftaya unuturdum muhtemelen. (süre de değişiklik olabilir tabii)
gittim konuşmaya. birlikte yürürken ona bir anda bunu itiraf ettim. bir beklentim yoktu, amacım sadece bunu ona söylemekti. sonuçta böyle birşey yokmuş gibi devam etmek ikiyüzlülük olmaz mıydı? bunları ona anlattım ve ona sordum; ''senden hoşlanmaya başladım. sence bu duygu durumu devam mı etmeli, yoksa bunu unutmalımıyım?'' falan filan... o çok şaşırdığını ve benden böyle birşey beklemediğini söyledi. hakkı vardı hani, ben de kendimden böyle birşey beklemezdim.
velhasıl (sözde) arkadaş kalmaya karar verdik. ama mutlaka araya mesafe koyacaktır. ama bir insanın hiç tanımadığı birinin sadece yüzüne bakıp ondan hoşlanmasındansa; arkadaşından, huyunu suyunu bildiği birinden hoşlanması daha doğal değil mi?
işin garibi reddedildim fakat ne buna ne de arkaşımı kaybettiğime üzülebildim. ben de bi gariplik var galiba. hani reddedilmek değil de arkaşımı kaybettiğime biraz üzülmeliydim sanırım, olmadı şimdi. belki de kaybetmemişimdir. aslında neden kaybedecekmişim ki? ondan hoşlandığım için mi? ülen bu bahar ayları insanı fena yamultuyor.
ama severim yani, çok iyi biridir.
neyse işte konuştuk ve hint klibiymiş gibi başlayan hikaye klasik bir türk klibi olarak sona erdi. ne zaman şaşırsam, hüzünlensem kafamın içinde cam kırığı sesleri olur. ama bu sefer ben de anlamadım ama ''güzel günler göreceğiz çocuklar'' çalmaya başladı. hade hayırlısı...