yaşamının son anları olduğunu anlamak hiç de zor değildi. artık, hastalağının verdiği acıları da duymuyordu. dudaklarında garip bir tebessüm ve kapaklarını, kalan son gücü ile açabildiği donuk fakat büyük anlamlar yüklü gözlerle baktı yüzüme. mutluydu ve garip bir biçimde mutluluğunu bana da yaşatıyordu. bakışlarındaki her anlamı çözmeye, bu değerli anlara ilişkin hiç bir ayrıntıyı kaçırmamaya özen gösterirken, avucunun içinde tuttuğu elimi sıktı. doldu gözleri... doldu gözlerim... ardı ardına iki derin nefes alıp-verdi. göz kapakları düşünce yüzünden süzüldü yaşlar, çözüldü elimi sıkan elleri, çözüldüm. kapandım üzerine, değil ağlamak adeta sel olup aktım.
- o yoktu artık! bir daha da olmayacaktı. anneden gizli, mubalağalı gençlik aşklarını dinlediğim masada, rakı kadehleri karşılıklı tokuşmayacaktı.