uzun mesafe yürümenin ufak keşifler kazandırması

entry2 galeri
    1.
  1. yorgun bünyenin, yürümesine sebep verecek işin hallolmasının yanı sıra, başka mutluluklar kazanmasını sağlamasıdır. * *

    sürekli, binlerce kez geçmiş, ayaklarımızın bize sormadan kendi kafasına göre davrandığı yollardan geçmişizdir bulunduğumuz zamana kadar. tahmin edeceğiniz gibi, eve varmak için kullandığımız, işe gitmek için ya da arkadaşlarımızla buluştuğumuz her zamanki mekana giden yollardır zaten. ama belirli bir yere kadardır buralara varmamız. dolmuşun evimizin en yakınında bırakması bile bizi bir kaç yüz metre yürütecektir. ama sadece eve varmak amacıyla mı yürürüz o yolu?

    temel amacımızın o olduğunu düşünürsek(ki zaten öyledir), evet. ama o güne kadar hiç farkına varmamışızdır etrafımızda bize garip gelecek, neşelendirecek, belki de üzecek durumları. kafamızı kaldırıp bakmayız, farkına varmayız hiçbir şeyin. sadece tek bir yere odaklanırız, gideceğimiz yere varmak...

    tamam, buraya kadar sadece kısa mesafeleri göz önünde bulundurduk. hoş, bacağı kırılan adam bu söylediğimi küfür olarak algılar. biz son derece sağlıklı halimize odaklanalım öyleyse.

    evdesin, geçende çarşıda bir mağazanın vitrininde görüp beğendiğin ama o an müsait olmadığın için alamadığın takım elbiseyi almanın vakti geldiğini düşündün. ama acelen yok, ha bugün ha yarın. giyindin, anahtarları alıp kapıyı kapadın.

    * nereye?
    * dolmuş durağına.
    * boşver dolmuşa binmeyi. yürüyerek git.
    * neden ki? biraz aptallık olmuyor mu?
    * hayır, bu seferde böyle olsun. hem spor olur.
    * iyi, n'apalım, öyle olsun bakalım.

    gibi sorular sorup cevapladın kendi kendine. başladın yürümeye. yavaş yavaş, etrafı inceleyerek.

    daha mahallendesin ama. etraf son derece tanıdık yüzlerle, tanıdık mekanlarla dolu. kahveci rıza, her zamanki gibi senin "hayırlı işler" sözünü söyleyip gitmene fırsat vermeden:

    - hayı...(yine yakalandık iyi mi)
    + ooo, oğuz? n'apıyon iyisin?
    - iyi rıza abi ne olsun, uğraşıyoruz işte. sen n'apıyon?
    + iyi biz de işte, bütün gün çay demle dur.
    - herkesin bir işi var be abi.
    + orası öyle canım.
    - hadi abi ben gideyim yavaştan, hayırlı işler.
    + sağol, sağol.

    muhabbeti uzattıkça uzatmak isteyen rıza abi'yi de geride bıraktın. köşede ömerlerin ev var. ama daha önceden hiç farketmemiştin; balkonlarının köşesinde duran "ortanca" dedikleri çiçekleri. oldukça da büyükmüşler ayrıca, hatta yan yana, şekilleri aynı ama renkleri farklı hepsinin. mavi, beyaz, pembe...

    bak, yanından çarşı dolmuşu geçip gidiyor. hiç el sallamadın, ıslık çalmadın bile arkasından, çoğu kez yaptığın gibi. zaten doluymuş. ayaklarında şuanlık en ufak ağrı yok. daha çok yolun var yürüyecek, dur bakalım. marketçinin koyu yeşil tofaş kartal'ı dururdu herzaman ki yerinde. niye orada değil acaba? ama onun yerine doblo var, hemde yeni olduğu taa karşıdan belli oluyor. yeni almış olmalı. hmmm, bir de işler kesat diyordu. çok çakalsın ahmet abi çok.

    - hayırlı olsun ahmet abi, araba yeni galiba.
    + yeni yeni. aldık işte be oğuz, diğeri çok eskimişti.
    - iyi yapmışsın iyi, bunun tipi de güzelmiş. hem onu-bunu taşırsın. arkası müsaitmiş. hadi, allah kazasız belasız sürmek nasip etsin.
    + eyvallah, hadi görüşürüz.
    - görüşürüz.

    hele şükür, mahalleden uzaklaşmaya, yavaş yavaş daha önceden görmediğin yerler keşfetmeye başladın. buralar kestirme ama, dolmuşun güzergahından gidersen,ohooo. yarına varırsın anca. bak, ufak çocuk parkı varmış burada, küçükken gittiğin atlı-karıncalı parkı hatırladın, ne çok sallanırdın salıncaklarda, hatta düşüp kafanı yarmıştın. hala izi var, tam sağ kaşının üstünde.

    ne zamandır böyle bir yürüyüşe çıkmamıştın. et kesiği olmasa bari bacakların. şurada bir cafe var, bir kahve içersin.

    - bi kahve alabilir miyim?
    + peki efendim, hemen geliyor.

    ortam fena sayılmaz, hatta çok samimi, fazla büyük bir yer değil, ondan olsa gerek. "arkadaşlarla gelmek lazım arada, tuttum burayı."

    + buyrun.
    - teşekkürler.

    yavaşça ilk yudumu aldın. sonra sıklaştırdın yudumlar arası süreyi. soğumasını istemezsin zaten. hesabı ödeyip çıktın. devam...

    bak, sözünü ettiğin mağaza görünmeye başladı ileride. adımların hızlandı doğal olarak. sonunda içeri girdin ve istediğin takım elbiseyi göstererek hazırlamalarını söyledin satış elemanına. denemek için soyunma kabinine girdin. müthiş! tam üzerine oturdu. daha kaç beden vermeleri gerektiğini bile söylememiştin oysa. hesabı ödeyip "hayırlı işler" dedikten sonra çıktın dükkandan. 2 hafta sonra yapılacak olan ablanın düğününde giyersin artık...
    0 ...