sen paris'te yabancısın, kokundan tanıdım seni.
buralarda kimse chanel no:5 sürüp les deux magots'da oturmaz. diyelim ki sürdü, les deux magots'da oturmaz. saint-michel'de ufak bir cafe neyine yetmez?
kokunun güzelliğinden bahsedince "nambır fayv" demez; "nümeğo senk" elbette, söylenmez.
bu denli iyi bildiğime göre tanışıyor olmalıyız, kendimi tanıtacağım: ben de yabancıyım; üzerimde ingiliz kaşkoluna sinmiş italyan gio suyu, fransız milliyetçiliği can çekişiyor s.t. dupont kol düğmelerinde.
bu şehrin bir kokusu var; öylesine tanıdık, böylesine yabancı.
kokuya anılar siner mi, siniyor işte.