kesinlikle ikinci bir meslektir. türkiye'de yazdığı eserlerin geliriyle geçimini sağlayan kaç kişi var ki? ancak birkaç yazar vardır; diğerleri başka bir iş veya gelir edinme zorunluğuyla karşılaşır. söyleyin bakalım pipicanlar, yayımcılık sektörünü oluşturan en önemli unsur nedir? tabi ki yazarlık. tarihten itibaren öyledir lan. hatta biraz derine girelim isterseniz? girelim girelim. mesela yazarlığın meslek niteliğini kazanması batı'da sanat koruyuculuğuna dayanmıştır. hatta ortaçağ'da yazma ve yaratma yeteneğinden yoksun olan servet sahibi piçler pardon aristokratlar, entellektüel ihtiyaçlarını bir zanaatçı gibi çalışan yazarları paraca koruyup yanlarında gitmezler miydi? giderlerdiii. sonra ne oldu? matbaanın yaygınlaşıp iktidarın el değiştirmesiyle koruyuculuk kime geçti? devlete geçti. hatta yaratıcı etkinlikte bulunan yazar (edebiyatçı), ya özel ödenekler verilerek çeşitli sıfatlarla resmi görevlere getirildi, ya da herhangi bir iş yapmadan para alabileceği bir kamu görevine atanarak korunurdu. e tabi ki koruyuculuk serbest pazar koşullarının gelişimiyle hem giderek geriledi, hem de devletin kütüphaneler için kitap alımı, ödüller, cart curtları, ıvır zıvırları, fikir ve sanat eserlerini konu alan çeşitli yasaların çıkarılması gibi uygulamaları biçimine dönüştü. bu olağa gelişme sürecinde yazarlık, yaşamak ve geçinmek için tutunan bağımsız bir iş haline geldi. türkiye'de de bundan farklı bir şey olmadı. "ne anlatıyorsun lan" dediğinizi duyuyorum okurlar. şunu anlatmak istiyorum yazarlık hiçbir zaman meslek olarak özerkleşmedi. sizin için demiyorum lan bizim yazarlığımız meslek değil ki, ikinci bir statüye koyayım. biz hobi için yapıyoruz, eğlenmek için, okuyucuları eğlendirmek için, başka bir skim için değil...