belki de kendini kandırdığının bile farkına varamayandır. acı çekmekten sıkılmış, sürekli kendine kaçış yolu arayıp durmuştur. uzaklaşmayı, mesafeleri yara bandı niyetine kullanmayı denemeye karar vermiştir. denemeden bilemez ki bunun işe yaramayacağını. önceden böyle bir deneyimi yoktur çünkü. filmlerde olduğu gibi; bavulunu toplar ve nereye diye soranlara "yurtdışına. biraz uzaklaşsam iyi olacak, belki kendimi daha iyi hissederim." gibi klişe cümleler kuracaktır. kendi de emin değildir, o yüzden cümleleri belkilerle geçer durur ya.
çıkar yola, şimdiden anlamaya başlar aslında düşüncelerini aldatamayacağı gerçeğini. gölgesi gibi peşindedir sürekli dertleri. kurtulamaz onlardan. daha önceden görmediği, ayak basıp anın güzelliğini yaşayamak istediği yerler bile herzaman geçip gittiği, ezberlediği yollardan farksızdır artık onun için. mutlu olan tanımadığı insanlar, ortalığa köpük baloncuğu gibi gülücükler saçan 5 yaşındaki minik bile hafif bir mutluluk kıvılcımı oluşturmaz yüreğinde. tam tersine, onları gördükçe daha da büyür mutsuzluğunun kaynağı, dertleri...
iyice pekiştirir içinde bu beş para etmez yöntemin saçmalığını. döner ait olduğu, bir zamanlar daha mutlu olduğu topraklara. yaşamaya devam eder, aldırmadan, sakat numarası yapan dilenciler gibi...
işte o zaman anlar, sadece kendini kandırdığını, çaresizliğinin onu bu hallere ittiğini. derdinin ilacının alternatifi olmadığını...