ne kadar tanıdık bir soru değil mi? okumayı sevmeyen, sevmediği yetmezmiş gibi okuyana da saygı duymayan insanların favori sorusu.
bu arkadaşların kitapla olan münasebetleri oldukça sınırlı. belli başlı bazı aşamalardan oluşuyor. önce kapaklı, ciltli bir kağıt yığını görüyorlar ve bunun okunacak bir şey olduğunu fark ediyorlar. sonra bu yığını ellerine alıyorlar. hayır hayır, yazarın veya kitabın adına yahut içeriğine bakmak için değil. yapacakları tek şey; direk arkasını çevirip fiyat etiketine bakmak. daha önceden, biçmiş oldukları değeri, gerçek değerle karşılaştırıyorlar. değer biçme işini de kitabın kalınlığına göre yapmıyorlarsa ben bir şey bilmiyorum. karşılaştırma neticesinde hiçbir zaman denge olmayacağından, kitap okuyan düşmana, enayi gözüyle bakarak bu iç burkan, yürek dağlayan söz konusu soruyu yöneltiyorlar. cevap veremiyorsun tabi. ne anlatacaksın ki? ne diyebilirsin?
işte bu tip lüzumsuz sorularla karşılaşmamak için yapılması lazım gelen eylemdir.