--spoiler--
akira kurosawa'nın içinde müthiş replikler barındıran filmi. konu bilindik, kral lear'a kadar uzanmanız gerekmiyor. eski türk filmlerinde ve hikayelerinde de sıkça duyduğunuz cinsten. ama öyle metaforlarla zenginleştiriyor ki kurusowa, izledikten sonra etkisinden bir türlü kurtulamıyorsunuz. kör adamın çaldığı flüt gibi mesela.
filmi bu kadar beğenmemde repliklerden başka bir sebeb ise, kurosowa'nın aynı acının yansımalarını, düşünceleri ve inançları farklı, birden fazla insan üzerinde göstermesi. örneğin, hidetora'nın topraklarına hükmetmek için öldürdüğü ailelerinin kızları olan gelinleri:Lady Kaede ve Lady Sue. ikiside aynı acıları yaşıyor fakat acının bıraktığı izler bambaşka. Kaede, inançsız ve intikam ve iktidar hırsıyla yanıp tutuşan biriyken; sue, budist ve hırsları olmayan bir kadındır. kayınpederiyle karşılaşma sahnesi çok duygulandırmıştır beni. bir de son sahne var tabi, filmi gözümde devleştiren. soytarı ikoma'nın sarf ettiği sözleri hiç unutmam. hidetora ve saburo'nun cesetlerinin yanında saburo'nun adamıyla girdiği diyalog muteşemdir bu sahnede. ikiside ağlamaktadırlar.
ikoma: tanrı yok! buda yok! varsan göster kendini bana. sen ağlamamızdan zevk alan bir şımarıksın.
saburo'nun adamı: yapma, günaha giriyorsun.
ikoma: asıl ağlayan tanrılar. zamanın başlangıcından beri, birbirimizi öldürmemizi izliyor ve bizi durduramıyorlar. bizi bizden koruyamıyorlar. ağlama! dünya böyle yaratılmış, acıyı tercih eden insanlar, acıyı mutluluğa yeğliyorlar. bak, kaleye bak. oradakiler kan ve acıyla rahatlıyorlar, cinayetlerini kutsuyorlar şimdi.*
--spoiler--