saygının, edebin, insanlığın, sanatın, sanat sevgisinin ve ince ruhun, sanatçıya olan saygının, özür dilemenin büyüklüğünün, erdeminin, adabının, hitabet sanatının, yalan söyleme yeteneğinin, sözde madurluğun, güya ezikliğin,yersiz paranoyaların, kalitenin ve tekrar söylüyorum ki insanlığın sonradan bireysel çabalarla edinilmediğini, ailede öğrenilen, küçük yaşlardan itibaren aile ortamında kazanılan kavramlar olduğunu apaçık gözler önüne seren, erdoğan fertlerinden birinin daha yüce ahlakı ile yazdığı mektuptur.
ve ayrıca insanoğlunun yeri geldiğinde ne kadar çiğ, ne kadar vurdumduymaz ve ne kadar bomboş olabileceğini de şu satırlar ile ortaya koyar;
"Bu nasıl bir şımarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta nasıl bir cahillik, ve medeniyetten
nasibini almamışlık?!"
aynen sümeyye, aynen... nasıl şimarıklık, nasıl bir kabalık ve faşistlik, hatta cahilliktir?
insanlara dünya görmelerini tavsiye etmişsin ama sevgili baban isnanların yarınını görmelerini garanti edemiyor. bu ülkede insanlar bırak ülkelerini gezip görmeyi, 1 sene sonrasını, önünü göremiyorlar. aç yatan, aç kalkan, evi barkı olmayan, olsa da ocağı yanmayan, sobası tütmeyen tonla insan varken, ve sevgili baban onları düşünmek yerine seni ve abini ve hatta 7 ceddinizi refah içinde yaşatmayı düşünmekten kendini alamazken, insanların dünyayı gezmesi zor be sümeyye! çok zor!