hukuk sisteminin içinden biri olarak yaptığı eylemin sonuçlarını önceden çok iyi biliyor olmalıydı av. aşçı. pasif bir direniş olacağını, belki bir kaç kalabalık gösteriyi tetikleyebileceğini, basında iki-üç günde solacak bir gündem olacağını da biliyordu.
hapis cezası alanların, eylemlerini yakalanma riskini göze alarak gerçekleştirdiklerini, yakalandıklarında çarptırılacakları cezayı önceden kabul etmeleri gerektiğini de biliyordu.
militan olmakla, düşünce yoluyla sistem düzeltmek arasında zaman farkı var, kabul ediyorum. ama aksi, devrim olurdu ki, sistem kendisini korumak için buna izin vermiyor. hem ben ve birkaç milyon kişi daha "onlar"ın devrimini de istemiyoruz.
yasalar "suç ve ceza" tanımlarını yapmış. karşı çıkmak ve maruz kalmayı göze almak bir "seçim"dir. av. aşçı'nın eylemi de öyledir. o yemeden ölmeyi seçmiş. Kendisi bilir.
Çok mu pragmatik yaklaşıyorum, ya da insancıl mı değil söylediklerim? Resme nereden baktığınıza göre değişir. F tipi hücrelerde yatan tutukluların ellerine can teslim etmiş ailelerin gözlerinden bakarken "gebersin .ezevenk" de denebilir; canı yanan insan tepkisidir. hümanizma her tür insani acıyı ve söylettiklerini aynı uzaklıktan hoş "görmek" durumundadır subjektif değilse.
"Yıkın hücre duvarlarını yoksa açlıktan ölürüm" derken sayın aşçı benden daha az mı pragmatik? Yıllarca savunma avukatlığı yapmış, müdahil avukat olmamış birinin "tuttuğu" taraf bu kadar açıkça ortadayken, kendisine karşı taraf olunacağını da önceden hesaplamış olduğunu tahmin ediyorum.
Ölmeye yatmak kendi seçimiydi; herkesin kendi seçimini desteklemesini beklemek de bu cesareti gösteren birinden beklenmeyecek kadar naif bir tutum olurdu. (kendisine kolaylıklar dilerim.)