sessiz sessiz ilerliyorum karanlık bir kolidorda. çıt çıkmıyor. dolap ahşaplarını kemiren kurtlar bile ölmüş sanki. bu insanı delirten bir sessizlik. sonra babacık diye bir ses duyuyorum, ses derinden ve ürkek. bir kız sesi. şaşırmışım. kim bu diye sağıma soluma bakınıyorum. karanlığın içinde buharlaşmış bir kız çocuğu silüeti. kız hafif hafif yaklaşıyor. yaklaştıkça beliren gözlerinde korkuyu görüyorum, iliklerime kadar tırsmışım. korkakça "sen kimsin" diyorum. kız cevap vermiyor. o sırada kafama bir tokat iniyor. ama canımı acıtmıyor. noluyor lan diyip arkamı dönüyorum ve ne göreyim bizim behzat amir ters ters bana bakıyor. noluyor lan, nerdeyim ben?.. aklımda binlerce düşünce sevişmeye başlamış.. çok düşünme la.. diyor ve bir tokat daha patlatıyor. yine canım acımıyor. ulan canım niye acımıyor?.. çocuk? çocuk vardı ona ne oldu diye çocuğa bakmak için arkamı dönüyorum. çocuk bir kelebeğe dönüşüp serçe parmağıma konuyor. behzat amir çocuğu parmağımdan hafifçe avuçlarının içine alıp havalanmaya başlıyor. korkudan altıma yapacakken behzat amir silahını şakağıma dayayıp tetiğe basıyor... dııııttt diye bir ses ve klasikleşen beyaz ışığa doğru havalanma... tam sonuca ererken uyandım...