atatürk aşırı derecede sevecen biridir

entry4 galeri
    ?.
  1. --spoiler--
    bir gazetecinin siz diktatörmüsünüz sorusuna bile aşırı derecede bir sevecenlikle; 'evet diktatörüm; ama gönüllere girmiş bir diktatör' gibi naif bir cevap vermiştir.
    --spoiler--

    1932'de Birinci Türk Tarih Kongresi'nin toplandığı günlerden bir gündü. Atatürk kongre üyelerine Marmara köşkü'nde bir çay vermişti. Kongreye çağırılmış olan tarih öğretmenleri, profesörler Atatürk'ün etrafını sarmış, çeşitli sorular soruyorlardı.

    Bu sırada öğretmen olmayan genç bir hukukçu, italyan yazarlardan birinin son zamanlarda çıkan eserinden söz açtı ve, "Bu yazar size diktatör diyor" dedi.

    Atatürk güldü: "Doğru değil. Eğer ben diktatör olsaydım, şimdi sen benim karşımda böyle konuşamazdın" cevabını verdi.

    (...)

    Sonra demokrasi ile yönetimin önemi üzerinde ısrarla durdu. Konuyu tarihi açıdan ele aldı, geniş açıklamalarda bulundu. Ardından soruyu sorana dönerek, "Muhterem hocam, şimdi bir de bizim idare şeklimizi ele alalım." diyerek konuşmasına şöyle devam etti: "Lütfen Meclis tutanaklarını inceleyiniz. Tutanaklarda da tespit edileceği üzere en çok konuşan benim. Fakat eğer ortaya koyduğum fikirlerden karşı fikirler daha kuvvetli ise o zaman ben fikirlerimi değiştiririm. Kuvvetli olan fikrin yanında yer alırım. Şimdi size soruyorum muhterem hocam, böyle bir diktatör var mıdır? Böyle bir tartışma yapan diktatör var mıdır? Eğer ben diktatör olsam, siz bana böyle bir soruda bulunabilir miydiniz?"

    Bu denli hoşgörülü olan, yüzüne karşı soyadıyla Atatürk şeklinde hitap edebilen kişinin, kurulmuş olan iki siyasi partiyi de kapatmış olması bir çelişki gibi görünmektedir. Ancak gözden kaçırılmaması gereken nokta, laik cumhuriyetin korunmasındaki duyarlılığı ve kararlılığıdır. Laikliğin savunulması ve korunması, demokrasinin kurulmasından önce gelmektedir. Aslında demokrasinin olmazsa olmaz koşulunun laiklik ve sekülerlik olduğunu da unutmamak gerekiyor.
    0 ...