nöri kantardan haluk tiplemesine

entry2 galeri
    2.
  1. birol güven denen esnafın bu ikisini boşandırmak üzerine kurduğu senaryonun dönüp gelebildiği yer ise "3. çocuğu yapsak ya meltem" geyiği oldu. yıllar boyunca kocasnı gördüğü her erkeğe şikayet eden meltem'in ve karısından memnuniyetsizliği çaycısının bile malumu olan haluk'un evliliklerinin senaryosal bazda bile olsa "idealize" edilmesi ortalama dizi izleycisinin fena halde entellektüel zeka yoksunu ve etik sorunları olan bir kitle olduğunun göstergesidir. gene searyosal zorunluluklardan kaynaklansa da bu çiftin neredeyse hiç dışarı çıkmayan, tatil yapmayan, insan içine çıkmayan yaşamsal refleksleri çayın yanına çekirdek çitleyerek, dizileri seyretmekten çok yaşayan ortalama türk ailesine ekstra bir güven vermeye çabasıdır.

    çocuk eğitimi konusunda nöri kantar'ın bile gerisinde olan haluk sadece meltem üzerinden aile ile ilgilidir aslında. havuç'a verdiği nasihatler ve disiplin önerileri sokaktan geçen bir yabancının verebileceklerinin ötesine hiç geçmez. duygu ise ambalajının (namus) korunması gereken bir metadan daha fazlası değildir. bu senaristler ve yapımcılar tarafından toplumumuzda aile içindeki iletişim ve sevgi eksikliğinin yutulabilen bir acı ilaç haline getirilmesidir. vicdani açıdan rahatsız edici veya sorgulatıcı hiç bir öğeye yaslamadan duygular arasında slalom yapıp, eve televizyon alıp sofraya yemek koymuş anne babaya kendileri iyi hissettirilir. tekin akmansoy fazlası ile primitif de olsa nöri kantar vasıtası ile bazı değerlere atıfda bulunarak izleyiciye arada sırada da olsa "peki sen ne yapıyorsun ?" deme cesaretini gösteriyordu.

    iki dizi ve iki erkek kahraman arasındaki fark türk toplumunun 40 yıllık trajedisidir. şimdi tamamen meta endeksli ve yarım yamalak, varlığı kendi ile müsemma bazı sözde geleneklerle süslenmiş 30 yıl öncesini "tarihsellik", babasının zamanını asr-ı saadet zanneden okuyamayan, yazamayan bir kara cahil kitlenin egemen ve makbul olduğu düzeni yaşıyor ve alkışlıyoruz. değerlerinin tamamı değersizlik olan bu yeni burjuva ve onlara özenen geniş halk yığınları artık tamir edilemez bir çöküntünün üzerimize bıraktığı enkazdır. ne yazık ki bu toplum (senaryolardaki) münir özkul'u, sadri alışık'ı, ayhan ışık'ı artık beyaz perdede ya da televizyonda görmeye tahammül edemez hale geldi. en derinde o güzel insanların yüzüne bakamıyoruz artık. yaşar usta giderken bize "öz" oğlu yerine ahlaki antitezi olan nöri kantar'ın devamı ve daha fenası olan haluk'u bıraktı.
    0 ...