tgb

entry213 galeri video2
    42.
  1. akp'nin getirdiği rejime haklı olarak ileri faşizm diyen birliktir:

    Referandum sonrasında ağızlara pelesenk olan bir laf türedi: "ileri Demokrasi". Tayyip Erdoğan Türkiye'ye ileri demokrasiyi getireceklerini hatta getirdiklerini söyledi. Muhalif basında ise polis gücünün halka karşı kullanıldığı olaylar haberlere servis edilirken "ileri demokrasi manzaraları" diye sunuldu, dalga geçildi.

    ileri neyin ilerisi?

    Demokrasi kavramının çarpık kullanımına doyamadan şimdi bir de onun ilerisi çıktı karşımıza. ilerilik gerilik bulunulan bir konuma ve belli bir yöne işaret eder. Bu nedenle söyleyenin başlangıç noktasına ve baktığı yöne göre değişir. Başlangıç konumu "demokrasinin tramvay olduğu bir duraksa", ileri demokrasi de "tramvaydan inilen durak" olacaktır. Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan, iktidara gelmezden önce demokrasiyi bir tramvaya benzetiyordu ve gidilen yere varıldığında inileceğini söylüyordu. Gerçi biz iktidara gelişinin de demokrasi eseri olmadığını ispatlıyoruz. 2002 seçimlerinden önce alelacele kurulmuş bir partinin uluslararası bağlantılarının nasıl bir çırpıda kurulduğunu, dönemin Genelkurmay Başkanı ile görüşmeye kimin aracılık ettiğini, bu kişiye aracılık etmesi için Tayyip'in kime başvurduğunu, Tayyip'in seçim yasağına rağmen seçim pusulalarında adının nasıl yer alabildiğini, Siirt seçimlerinin iptal edilip Tayyip'in meclise nasıl sokulduğunu çok iyi anımsıyoruz. Gelir gelmez de onu oraya getirenlerin çıkarları doğrultusunda nasıl canla başla çalıştığını çok yakından biliyoruz.

    Demokrasiden anlaşılacak olanlar bunlarsa Tayyip Erdoğan'ın ileri demokrasiye geçtiğini Türkiye'nin vatanseverleri Tayyip Erdoğan'dan önce ilan etmişlerdi. TEKEL işçileri ileri demokrasiyi en önden göğüslemişlerdi. Zaten Tayyip de bunu farklı bir dille ifade etmektedir: "Emniyet teşkilatımız totaliter idarenin değil, ileri demokrasinin savunucusudur." Tayyip'gillerin sözlüğünde totaliter idare Halk idaresidir, Cumhuriyet'tir; ileri demokrasi ise ileri faşizmdir. Bu gerçeği ise halkın avukatlarından istanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal haykırıyor. Ümit Kocasakal Türkiye'nin ileri faşizm uygulamaları ile karşı karşıya olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Bu ileri faşizm uygulamasını bütün çıplaklığıyla insanlara, halka anlatmamız lazım".


    Dilerseniz bu kavram karışıklığını giderelim. Kavram karışıklığını bilime başvurarak gidermeye çalışalım. Zaten Tayyip de bizi buna zorluyor. Nasıl mı? Açıklamasını okuyalım: "Aşı, işi getirecek ileri demokrasidir. Eğer bir ülkede ileri demokrasi varsa o ülkede ekonomi vardır. O noktada, burada (anayasa değişiklik paketi) aş var, iş var. Çünkü biz bu paketle ileri demokrasiyi yakalıyoruz. ileri demokrasiyi yakaladığımız anda at başı ileri ekonomi getirecek. ileri ekonomiyi getirdiğimiz zaman da orada yatırım olacak, istihdam olacak, üretim olacak, başarı olacak. Biz bunun peşindeyiz". Tayyip Erdoğan tam da istediğimiz zemine geliyor bu söyledikleriyle. Evet onun yaptığı gibi yapalım. Demokrasi mi var yoksa Faşizm mi var? Bunu ekonomiye bakarak ve siyasal gündeme bakarak anlayalım. Son olarak da bu çarpıtmanın nasıl yapıldığını ve bu çarpıtmanın neyin parçası olduğunu görelim.

    Doğru Yanıtlar için Doğru Sorular

    "Bir ülkede ileri demokrasi varsa o ülkede ekonomi vardır" diyor Tayyip. Türkiye'de ileri demokrasinin olmadığını ekonominin durumundan anlamak en kolayı. Türkiye üretiyor mu? Türkiye'de istihdam artıyor mu azalıyor mu? Türkiye'de üretime yatırımın tüm yatırımlar içerisindeki payı nedir? TÜiK rakamlarından başka güvenilir istatistiklere göre bu sorulara olumlu yanıt verebilen var mıdır? Türkiye derin bir üretimsizlik krizine girmiştir. Bu kriz ekonomiyi yönetenlerin kim olduğunu göstermektedir. Türkiye ekonomisinin hakimi yabancı bankalar, yabancı sigorta şirketleri, yabancı şirketlerle işbirliği yapan ve giderek üretimden çekilen 'yerli' yatırımcılardır. Bu hakimiyet tam da emperyalizm denen kavramdır. Türkiye'nin ekonomisi Emperyalizmin boyunduruğundadır. Ekonominin dümenine geçen siyasetin de dümenine geçer. Siyasetin egemeni de, dolayısıyla, emperyalizmdir. Demokrasi ise demos'un, yani Halk'ın, egemenliği demektir. Türkiye'de siyasetin egemeninin halk olduğunu söyleyebilir miyiz?

    Ekonominin Yöneticisi Ülkeyi de Yönetir: Yöneten Halk Değildir!

    Türkiye ekonomisinin hakimi tefeciler, dolar ve borsa vurguncuları, yabancı bankalar ve onların taşeronları, uluslararası tekeller ve AKP'nin emrindeki Fethullahçı gladyodur. Bunlar üretim yapmamaktadırlar. Üretimi fonlayıp sonra da üretimden elde edilen kârları soyan asalaklardır. Bu asalakların halka boyun eğdirme araçları da medya ve Fethullahçı gladyodur. Halkın demokratik haklarını kullanma girişimlerini bastırmak için görevlendirilmiş 'yasal' güç ise emniyet güçleridir. Halkın demokratik hareketinin liderleri 'özel yetkili mahkemelerde' yargılanıp, Silivri zindanlarında tutulmaktadır.

    Ekonominin efendisinin kim olduğunu göstermek için rakamlara başvuralım:

    - Doların faizi dünya piyasasında % 9.5-10 civarındayken, Türkiye'de % 15-20 arasındadır. Türkiye'deki üretim dış ve iç borç faizleri aracılığıyla yabancı şirketlerin ve en başta ABD'nin hesabına yapılmaktadır.

    - Yılda 60 milyar Doların üzerinde borç faizi ödenmektedir. Ödenmez bir borç sarmalında halkın alın teri bu borç için akmaktadır.

    - Halk dolaylı vergilerle dış borcun gecikmeksizin ödenmesi için sömürülmektedir.

    - Doların değerinin korunması ve Türk lirasının değerinin yüksek tutulup ithal malının arttırılması için dolar rezervleri tutulmakta, üretim baltalanmaktadır.

    Tüm bu sıralananlar, Türkiye'nin ekonomisinin yabancı tekeller ve onların yerli işbirlikçileri tarafından kontrol edildiğini göstermektedir. Üretimin yerini faizlerden para kazanmanın aldığı görülmektedir. Üretim düşerken istihdam nasıl sağlanacaktır? istihdamın artacağı koskoca bir yalandır. Yapılan ve yapılacak olan yasal güvence altında çalışan işçilerin yasal konumlarını kaybedip, hükümete bağlı (doğrudan veya dolaylı) sözleşmeli personel olarak çalışmalarıdır. Çalışanlar taşeronlaştırılmaktadır. Ücretlerin sürekliliği çalışanların boyun eğmesine bağlı olacaktır. Milletimiz köleleştirilmiştir. Böyle bir sisteme demokrasi demek için ya kör ya da kötü niyetli olmak gerekir. Bütün göstergeler ekonominin ve ülkenin dümeninin başında tekellerin ve borsa vurguncularının olduğunu göstermektedir. Yaşadığımız koşullarda Türkiye'nin başında tekel olmanın yolu da yabancı şirketlerin ortağı olmaktır. Dolayısıyla Türkiye'nin başında emperyalizm bulunmaktadır. Onun görünen eli ise Tayyip Erdoğan'ların iktidarıdır.

    Faşizmin Gerçek Anlamı

    AKP'nin kadroları ve onların öncelleri ABD'nin politikalarına hizmet ederken ve ülkenin devrimcilerini ezmek için canla başla çalışırken dünyanın dört bir yanında halklar Faşizme karşı mücadele ediyordu. Faşizme karşı mücadelenin teorisyenlerinden Dimitrov, Faşizmi tahlil eden ve ona karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlatan bir kitap yazdı: "Savaşa ve Faşizme Karşı Birleşik Cephe". Kitapta Faşizmin kimin idaresi olduğu anlatılıyor: "Faşizm, kapitalist burjuvazinin sınıf egemenliğinin bir sistemi ve onun emperyalizm ve sosyal devrimler çağındaki diktatörlüğüdür... Faşizm, burjuvazinin sınıf egemenliğinin son aşamasıdır... Saldırıya geçen faşizm için sendikaların ele geçirilmesi, sendika sınıf hareketinin yok edilmesi, hayati bir meseledir... Faşizmin esas görevi... bir terör rejiminin, kanunsuzluk rejiminin ve milyonlarca emekçi için karanlık bir kölelik rejiminin kurulmasıdır". Görüldüğü gibi faşizm emperyalizm çağında olur ve emperyalizmin sonucudur. Bir avuç tekelin egemenliğidir. Faşizm öncelikle çalışan örgütlerini ele geçirmeye çalışır. Terör (Terör korku saçmak anlamına gelmektedir) rejimi faşizmin aracıdır, faşizm kanunsuzdur ve kölelik rejimini kurmayı hedefler. AKP'nin yaptıklarını düşününce ne kadar da tanıdık geliyor değil mi? Sendikalılaşma oranlarına bakılınca bir sendika dikkati çekiyor: Hak-iş. AKP işçi sınıfını bölmekle ve kendi örgütünü yaratarak halkın direncini kırmayı amaçlıyor. Ergenekon tutuklamalarıyla, polis copuyla, gazlarıyla, tazyikli suyuyla ve telefon dinlemeleri ile etrafa korku salıyor. Yaratılan bu terör havası terör rejimi denen şeyin ta kendisidir. Yapılan ihalelerle, tutuklamalarla, basına yapılan sansürlerle AKP'nin kanansuzluklarına, kanunsuz rejimine de tanık oluyoruz. Halk köleleştirilmektedir. TEKEL işçilerinin kölelik yasası olan 4-C'ye karşı mücadelesini anımsayalım. Tüm çalışan sınıflar köleleştirilmektedir. AKP icraatlarıyla faşizmin tüm karakterlerini yansıtmaktadır. Ancak dahası da vardır. AKP mayfalaşmış kapitalizmin iktidarıdır, mafyatiktir. Tekelciliğin, emperyalist hegemonyanın son model bir aracıdır.

    AKP'nin ileri Faşizminin Ekonomisi

    AKP de işbirliği yaptğı tekeller gibi tekelcidir, mafyatik bir yapıdır. Mafya bilindiği gibi, elindeki silahlı gücüyle ve para yedirdiği resmi görevliler aracılığıyla kimi ihaleleri alan bir suç örgütüdür. AKP de elinde önemli bir silahlı güce sahiptir. Kontrol ettiği polis gücüyle halka karşı bir güçtür. Bunun da ötesinde kendisini destekleyen ABD ordusu vardır. Kaldı ki mafyanın elde etmeye çalıştığı ihaleleri yandaşlarına vermesi için mafyanınki gibi silahlı bir güce gereksinimi yoktur. Mafyanın rüşvetlerle elde ettiği resmi görevliler AKP'nin atadığı memurlardır. AKP üstünde oturduğu hükümet koltuklarının sağladığı olanaklarla halkın kaynaklarını soymaktadır. AKP Faşizminin özü ve AKP için gerekliliği budur. Asalakların egemenliğinin korunması ve gelişmesi için halkın kaynaklarının hükümet eliyle soyulması ve buna karşı durmak isteyenlerin zindanlara atılması gereklidir. Bu duruma tepki gösteren kitlelerin ise polis gücüyle bastırılması gerekmektedir. AKP'nin eli Faşizmi uygulamaya mahkumdur.

    Yeniden Dimitrov'un kitabını açalım ve Faşizmin tanımına bakalım: "Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şöven ve en emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür". Bu tanımı açmakta fayda var. Tekelci bankalar, vurguncular, sigorta şirketleri diye andıklarımız finans kapital denen parasal sermayesinin unsurlarıdır. AKP bunların iktidarıdır. Bunlar daha önceki iktidarlarda da belirleyiciydirler. Ancak tanımda da görüldüğü gibi bu unsurların en gerici, en şöven ve en emperyalist unsurları iktidara egemen olmuştur. En gerici unsurlar dünyanın en emperyalist unsurlarıyla kader birliği etmiş ve açıkça bir korku atmosferi yaratmıştır. Yukarıdaki tanım AKP iktidarına harfiyen uymaktadır. AKP'nin daha da faşist olduğu bile söylenebilir. Çünkü dünyada parasal sermayenin iktidarı NAZi'lerin dönemine kıyasla pekişmiştir, artık üretim daha da fazla boğulmaktadır. Türkiye'de yaşanan üretimsizliği sıcak para akışının ekonomideki etkisinden, kapanan işletmelerden, yatırımcıların sürekli olarak üretimden sigortacılığa ve hizmet sektörüne kaçmasından ve esnafın siftah yapamamasından anlayabiliriz. Halk kitlelerinin baskıcı yöntemlerle engellenmesi ise artık günlük olarak yaşanan bir olgu haline gelmiştir. Öğrenci eylemlerine karşı alınan tavır, işçilere yapılan saldırılar, basın mensuplarının tutuklanması ve son olarak da subayların sorgusuz sualsiz zindanlara atılmaları yaratılan terörün örneklerinden sadece bazılarıdır. Yapılan tutuklamalar, uygulanan şiddet kanunsuzdur. AKP'nin ihaleleri kanunsuzdur. TMSF eliyle basının büyük bir bölümü ele geçirilip yandaşlara peşkeş çekilmiştir. TOKi eliyle yolsuzluklar yapılmıştır, belediyeler yolsuzluk yapma araçlarından sadece bazılarıdır, enerji ihaleleriyle halkın öz kaynakları AKP'nin eline geçmiştir. AKP de bunları efendilerine peşkeş çekmiştir. Deniz Feneri davasının mürekkebi daha dava açılmadan kurumaya yüz tutmuştur.

    Kuvvetler ayrılığı açıkça ortadan kaldırılmış. Meclis Başkanlığı, yargı ve yürütme AKP'de birleşmiştir. AKP Türkiye'nin başında adeta kontrolsüz bir güç haline gelmiştir. ABD dışında bir denetmeni yoktur. Referandum sonucunda halka karşı türlü yalanlarla ve baskılarla kendi kendisini yargılama hakkını kazanmıştır. Halkın denetleyemediği, uygulamaları hakkında bilgi alamadığı ve karşısında sesini çıkaramadığı bu ucube rejime demokrasi demek insanlığın binlerce yıllık mücadesine ve akıl yetisine hakarettir. Getirilen rejimin adı: ileri Faşizmdir.

    Gerçeğin Ters Yüz Edilmesi

    AKP iktidarı başından beri gerçeğe karşı savaş açmıştır. Gerçeği ters yüz ederek gizlemeye çalışmaktadır. Gerçeğin üstü örtülmektedir, dahası yeni bir gerçek (sanal gerçeklik) yaratılmaktadır. TÜiK eliyle ekonomik verilerle oynanmaktadır. istatistikler sahtedir. ihaleler sahtekarlık destanları haline gelmiştir. Yaratılan büyüme sahtedir. Ülkeye akan paralar sahtedir. Akan para daha fazlasının ülkeden çıkarılması için kullanılan bir silahtır. AKP'nin referandum öncesi yaptığı söylemlerin tamamı sahtekarlıktır. Sonrasında yapılanlar ise öncekileri de aratmamıştır. Milli irade, demokrasi, özgürlük gibi kavramlar yepyeni anlamlar kazanmış ve gerçek anlamlarının üstü karalanmıştır. AKP her şeyiyle sahtedir. Kavram sahtekarlığı yapılmaktadır. Siyasi zorun meşrulaşması için yapılan bu kavram sahtekarlığıyla zihinlere egemen olmanın adı ideolojik hegemonyadır.

    AKP ideolojik hegemonyasını ele geçirdiği yahut yandaşlarına peşkeş çektiği medya aracılığıyla kurmaktadır. AKP halkın zihninde bütün bu kavramlara yeni anlamlar vermeye çalışmaktadır. Verilmeye çalışılan yeni anlamlardan bazılarının gerçek karşılıkları yandaki kutucukta verilmektedir.

    Medya aracılığıyla, ele geçirilemeye çalışılan üniversiteler de kullanılarak bu ucube kavramlara kötü ruhlar üflenmektedir. insanlığın uzun yıllar içerisinde elde ettiği kazanımların anlamları değiştirilerek Türk Milleti'ne karşı birer silah olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Statükocu, darbeci, yasadışı, baskıcı, demokrasi karşıtı gibi suçlamalarla bizlerin aydınlık gerçekliğini karartmaya çalışan AKP'ye ve yandaşlarına tüm bunları iade ediyoruz. Statüko ABD'dir, NATO'dur, emperyalizmdir. Darbeci olan onlardır, ABD'nin ekonomik ve siyasi darbesi sonucunda iktidara oturtulmuşlardır. AKP yasadışıdır, bütün uygulamalarıyla yasaları çiğnemektedir. AKP baskıcılığın piridir. Polis dayağı, tutuklamalar, yasadışı telefon dinlemeleri ve iftiralar Türkiye'nin değişmez gündemi haline gelmiştir. Demokrasi düşmanlığının merkezi AKP'dir. AKP, Cumhuriyet yıkıcısıdır. Cumhuriyet olmadan demokrasi olmaz. Demokrasinin, milli iradenin önündeki engel AKP'dir. Bütün yalanlarına, dayatmalarına rağmen öldüremedikleri halkın vicdanıdır. Bu vicdan canlı oldukça AKP yalanlarına boğulacaktır. Bizler işte bu yalanları ortaya sermekle ve bu sahtekarlığın karşısında hakiki özgürlüğü ve demokrasiyi savunuyoruz. Gerçek tüm yalanlara rağmen yaşayacaktır. Güneş balçıkla sıvanmaz!

    KUTUCUK 1 (Emperyalizmin Sözlüğü)

    Ayaklar: Halkın üreten tüm güçleridir: işçi sınıfı, köylü sınıfı, esnaf, küçük işletmeci, memur, milli sanayici... "Ayaklar baş olamaz" diyen Tayyip bu kişilerin iktidar olamayacağını söylemektedir.

    Baş: Ülkelerin başındaki Tekeller, ABD fonlarıyla desteklenen 'yerli' şirketler.

    Demokrasi: Gidilecek yere kadar binilen tramvaydır. Zamanı geldiğinde muhakkak inilecektir. Medya aracılığıyla, polis gücüyle terbiye edilmiş halkın oyunun milli irade olarak adlandırılmasıdır.

    Demokratikleşme: Paranın önündeki engellerin yıkılması, ABD'nin para politikalarına karşı direnen milli devletlerin yıkılmasıdır.

    ihraç malzemesi: ABD'nin kriz bölgelerine göndermek istediği Mehmetçik.

    Kader: Egemenlerin yurttaşların canlarını umursamamasıdır. (Madenciliğin kaderinde ölüm vardır)

    Kelle: Vatanını savunurken ölen Mehmetçiğin adıdır. (Sayın Öcalan düşüncelerinin değil, öldürdüğü kellelerin hesabını vermektedir)

    Milil irade: Milletin gerçek iradesini maskelemek için sıklıkla tekrarlanan bir yalandır.

    Özgürlük: ABD'nin hesabına çalışan sivil toplum örgütlerinin, cemaatlerin, milli devletleri zayıflatmak için desteklenen bölücü örgütlerin, topluma yabancılaşan marjinal grupların ve ABD yanlısı tekellerin önünün açılmasıdır.

    Totaliter Rejimler: Dolar yerine yerli paraların kullanımını savunan, parasının değerini düşürüp ithal malların ucuzlamasına karşı çıkan ülkeler. Liberal ekonomiyi değil de kamu ekonomisini uygulayan ülkeler. ABD'nin demokratikleştirme politikalarına karşı çıkan ülkeler.

    Ulusalcılık: ABD'nin eski öcüsü Komünist suçlamasının yerini alan akım. Sözlükteki karşılığı terörizmdir. (Emniyet'in terörizm başlığı altında andığı akımlardandır)

    Vatan: Satılacak arsadır.

    http://www.tgb.gen.tr/tgb...irdigi-rejim-ileri-fasizm
    0 ...