film hakkında hiçbir ön bilginiz yokken seyretmeye başlamışsanız sadece gerilim olduğunu zannediyorsunuz. bu doğrultuda sonunu da tahmin edebiliyorsunuz hatta. betty, rita'ya yardım edecek, birlikte olayı çözmek için uğraşacaklar. en sonunda da rita'nın hafızası yerine gelecek, olay aydınlanacak, suçlular cezasını çekecek falan filan... benim gibi akıllı geçinenler böyle düşünmüş olabilir. ta ki betty, rita'yla birlikte girdiği yatak odasından kaybolana kadar.
başta basit gelen o gerilim filmi birden psikolojik boyuta geçiyor, karışıyor. yönetmen kendini hissettirip, nah yapıyor: ''seyirci seyirci, o kadar kolay değil benim filmimi anlamak. dur bakalım daha yeni başladık'' diyor. * dumur oluyoruz hallice. dikkatlice incelemeye başlıyoruz sonra geçen her olayı, ismi, mekanı ve hatta zamanı bile.
derken film bitiyor bir sürü soru işareti bırakarak. gerisi de bizim düşünmemize kalıyor. biraz zorlayıp beyni yorunca taşlar bir bir yerine oturuyor aslında, o kadar da zor değil. tabii bu sağlamayı filmi ikinci kere seyrederek yapmak daha makbul.
yönetmen david lynch seyirciyi düşünmeye sevk ediyor ne güzel. çağdaşları gibi pasif rol biçmiyor, mal sanmıyor bizi. o yüzden ben pek sevdim adamı. hem görsel olarak da başarılı bir film olmuş. müzikleri bile on numara. yapım yılı 2001 yazınca uzak gelmemişti bana ama 10 yıl olmuş, vay be!
film bittiğinde ilk iş hikayeyle ilgili yazılanları okumak oluyor. bu da ortak noktamız olsa gerek.
bir de naomi watts'ın oyunculuğundan emin değildim, bu filmde emin oldum. başarmış meğerse. *