ama bir laf vardır,
"ben sana balık vermiyorum, balık tutmayı öğretiyorum" derler ya hani...
nükleer enerjinin de durumu ülkemiz için aynı.
çok mu gerekli?
hayır.
türkiye için hiç de gerekli değil, şayet gerekli olsa tartışılabilir.
şimdi ben size yenilenebilir enerji kaynakları vesaire safsataları ile konuşmayacağım.
rakamları konuşturup biraz matematik jimnastiği yapacağız...
dünyada gelişmişliğin en önemli göstergesi nedir?
-kişi başına düşen kilovatsaat cinsinden elektrik tüketimi...
bu rakam halihazırda türkiye için 2238 kws'dir. (kaynek: dünya bankası gelişmişlik endeksi)
bu rakamın içerisinde evlerimizde aydınlanmak için kullandığımız lambalardan tutun da buzdolabı, televizyon, fırın gibi eşyaların elektrik tüketimi, ayrıca sanayide kullanılan elektriğin nüfusa bölünmesi ile elde edilmiş bir veridir.
peki, sinop ve mersin-akkuyu'da kurulması düşünülen nükleer santrallerin üretim kapasitesi ne olacak?
türkiye'nin enerji sarfiyatının sadece yüzde 10'u...
yani,
2011 şubat ayında 17 milyar 730 milyon kilovatsaat elektrik enerjisi üretmişiz.
kurulacak nükleer santrallerde ise bunun sadece yüzde 10'u olan 1,7 milyar kws enerji üretebileceğiz.
üstelik,
devlet bugün doğalgaz çevrim santrallerinden aldığı elektriği akkuyu ve sinop'u işletecek olan rus'lardan yüzde 10 daha pahalıya alacak.
yani elektrik enerjisinde bir ucuzlama olmayacak...
ülkemizde elektrik sarfiyatı yıllar geçtikçe artıyor.
azaltmak elimizde.
tabii bunu azaltalım derken elektrik kullanmayalım demiyorum...tasarruf edelim diyorum...
hidroelektrik santrallerin kapasiteleri düşürülerek, linyit santralleri durdurularak doğalgaz yakarak enerji üretiyoruz. ki bu durumu eüaş'de kabul ediyor;
"Üretimin 5 milyar 344,4 milyon kWh'sı Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) santrallerinden (kamuya ait santraller), 1 milyar 645,4 milyon kWh'sı EÜAŞ'ye bağlı ortaklıklardan, 386,6 milyon kWh'sı işletme hakkı devri santrallerinden, 991,8 milyon kWh'sı otoprodüktörlerden, 3 milyar 822,2 milyon kWh'sı yap-işlet santrallerinden, 1 milyar 111,4 milyon kWh'sı yap-işlet-devret santrallerinden, 4 milyar 289,4 milyon kWh'sı da serbest üretim şirketleri tarafından gerçekleştirildi.
hidrolik santrallerden üretim yüzde 36,2 oranında azaldı."
neden?
türkiye'yi yönetenlerin imzaladığı doğalgaz alım anlaşmaları sebebi ile...
bunu da geçtim.
hadi kabul yine doğalgaz yakarak enerji üretelim, ama tasarruf edelim.
bakınız dünya aydınlatmada led teknolojisine geçiyor, teşvikler var...
biz ise hala "edison" ampul kullanıyoruz.
acaba akp'nin sembolü olduğu için mi vazgeçmiyoruz bundan?
dünyanın kullandığı led teknolojisine geçmek aydınlanmada 4 misline kadar tasarruf sağlıyor.
bugün alelade bir evin aydınlatma gideri 40 tl ise 10 tl'ye kadar düşüyor...
bunu bir de caddelere, devlet dairelerine, fabrikalara yaydığımızda elde edilecek tasarruf miktarı korkunç rakamlara ulaşıyor.
şayet bu gün türkiye'nin tamamı aydınlatmada led teknolojisine geçse enerji sarfiyatımız yüzde 30 düşecektir.
yani 6 tane nükleer santrale eşdeğer bir rakam bu...
6 nükleer santral bir yana, elde edilecek bu tasarruf ile doğalgaz çevrim santrallerinden elde edilen elektrik enerjisinde de yüzde 25'lik bir tasarruf sözkonusu. yani santrallerde yüzde 25 daha az doğalgaz sarfiyatı olması mümkün.
bu yatırımın maliyeti ise nükleer santral maliyeti ile eşdeğer...
led teknolojisinin faydaları sadece tasarrufla da sınırlı değil.
bu iş son derece de hümanital ayrıca...
şöyle ki,
led teknolojisine geçerek hem nükleer tehlikeden kurtulacağız, hem de organik aydınlanma(!) yaşayacağız...
organik aydınlanma mı?
evet, bildiğin organik...bugün evlerimizde kullandığımız her nevi elektrikli cihaz belli bir manyetik alan yaratıyor.
evleri geçtim, alışveriş merkezlerinde gezenlerin en önemli sıkıntısı bu...manyetik alan ve manyetik alanın neden olduğu baş ağrısı, halsizlik gibi semptomlar.
ve led teknolojisinde manyetik alan "sıfır"...
yani led teknolojisi son derece organik.
lakin bu teknolojide en önemli pazar payı uzakdoğu ülkelerine ait. bu teknoloji bu ülkelerde son derece ucuz. ama teknolojiyi türkiye'ye transfer etmek, üretim ayağını türkiye'ye kaydırmak gerek.
şayet led teknolojisi ile türkiye'de üretim yapılırsa ithalat maliyetleri de 10'da 1 oranına kadar düşebilir, bu da işletme maliyetini günümüz rakamlarına göre neredeyse tamamen azaltabilir...
siyasilerimiz gidip ampul ithalatı yapacağına, teknoloji transferi yapmış olsaydı günümüzde bunları konuşmuyor olacaktık.
evet gerçek olan sadece rakamlardır.
tasarruf oranları yukarıda.
bir diğer önemli gerçeğimiz olan kaçak elektrik kullanım oranını da sıfıra indirgediğimizde türkiye cumhuriyeti'nin şu an itibariyle hiçbir şekilde nükleer santrale ihtiyacı olmadığı gayet açık ve net.
6 adet nükleer santral kurmak mı kolay, yoksa led teknolojisine geçmek mi?
tabii tüm bunlar göz önüne alındığında türkiye'nin enerji politikasını kollektif bir şekilde değerlendirmek, sorgulamak gerekli...
elektriğimizin yüzde 65'ini bizde olmayan doğalgaz ile elde ediyoruz. yani çoğunlukla dışa bağlıyız.
yine ithal doğalgazdan elektrik üreteceğiz derken hidroelektrik santrallerimizin kapasitelerini neredeyse yarı yarıya düşürüyor, bir yandan da yeni hidroelektrik santraller yapmak için doğayı katlediyoruz.
yüzde 20'lere varan kaçak elektrik kullanımını önlemek yerine nükleer santraller inşa etmeye çalışıyor, memleketimizi adeta ateşe atıyoruz.
tüm bunlar yok sayılırsa nükleer enerjinin varlığı kabul edilebilir bu ülkede...
yani,
elimizden gelen tasarrufu yapalım, kaçak elektrik kullanımını önleyelim, mevcut hidroelektrik ve termik santrallerimizi tam kapasitede çalıştıralım...
işte o zaman da enerji açığımız olursa nükleer santrali gelin benim evin içine kurun isterseniz. hatta her eve bir nükleer reaktör yerleştirin.
ama şu durumda ve rakamlar ortadayken türkiye gibi bir ülkede nükleer santral kurulmasını konuşmak cahilliktir, vatana ihanettir, tembelliktir...