Eylül mezarlıklarından $imdi her gece
ellerinde fenerlerle geçen arkada$larım
Oturup dü$ündüm unutkan bir ülke eylül
Herkes unutuyor ancak bir deniz sofrasında
durulunca hazları tenin ve bütün kitaplar
hatırlıyoruz. Ne kadar yoksuluz çocukluğumuzda.
Anamızın eteğine doldurulmu$ çakılta$ları
Güz gelince yeniden ölen çekirge, savruk otlar
gizli bir tarihin yarıklarını
doldurmak için ırmağın sürüklediği çerçöp
kambur yollarında ceza okullarının
a$ınmayı önleyen bir avuç kabara ve anamız
$imdi dü$ünüyorum kimbilir kaç kez
yamalı çoraplarla birlikte yeniledi bizi
Islanınca esmer defterleri yüzümüzün
bu çamurla kanla alınteriyle gizli bir yazgı
çakıyor bir an. Karanlık feneri ülkemizin.
Nasıl bir yalnızlık, unutulmu$ bir ı$ık diliyle
çırpınırken biz üstümüze geliyor büyük gemisi geleceğin
Bir tenis topu, ko$an bir çocuk, bir gözya$ı bile değiliz.
Yalnızca bir ağaç ailesi ve bir kö$ede
yıllardır bizi gözleyen hep aynı balta: Dalgınlık.
Dü$ünüyorum nasıl budandık bahara ula$mak için.
$imdi sessiz duruyoruz kıyısında bir dü$üncenin
unutmamak için çünkü unutu$un kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırı$ık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkada$larım
durmadan dü$ünüyorum ne kadar çok öldük ya$amak için.