bence en büyük sorun genç nüfusun bu kadar fazla olmasına rağmen herkesin aynı yola itilmesi ve elemeden geçemeyenlerin ağzına yüzüne sıçılmasıdır.
avrupa'da gençler lise çağında ayrılmakta ve mesleki liseler insanlara geçerli meslekler kazandırmaktadır, üniversiteye gidecek olanlar önceden belirlenir ve ona göre eğitim alır, lise bittikten sonra istedikleri okul ve bölüme başvurabilirler, eğitim üniversitede zorlaşır. yani eleme eğitim esnasında olur ve bölüm onlara uygun gelmezse değiştirme, baştan başlama hakları saklıdır, öğrenim esnasında da alanlarında istedikleri dersleri alabilir, istedikleri konuya yönelebilirler. üniversite okumazsan aç kalacaksın gibi bir durum yoktur, mesleğinde iyi olanın karnı doyar, elemeyi hayat yapar. avrupada bazı özel idealleri olanlar (hukuk okuyacağım, tıpçı olacağım, akademik kariyer istiyorum diyenler) dışında hiçbir gencin hayatı üniversite okumadı diye kaymaz. evet okul sayısı sonsuz değildir ancak merkezi bir eleme sistemi ve at yarışı mantığında yetiştirilen çocuklar yerine daha insana yaraşır bir şekilde insanlar mesleklerine yönelirler. bazı avrupa ülkelerinde liseyi bitirmek için sınavlar vardır (bakalorya, maturita gibi) ama bu sınavlar sadece öğrencilerin liseyi adam gibi okuyup bitirmeleri, lise diplomalarını almaları içindir.
türkiye'de genç nüfus fazla ve heveslidir ancak iyi bir hayat ve iş bulmak için tek yol üniversiteye gitmektir. lisedeyken seçmek istedikleri bölümle ilgili hiçbir fikirleri olmayabilir, aileler ne derse o olur. rehberlik servisinin, medyanın "gençler istediği alanı seçmeli" sayıklamalarına rağmen alan seçimi ve değiştirilmesi veli imzası olmadan mümkün değildir ve 2 yıl öncesine kadar bu alan seçimleri üniversitede başvurulacak bölümleri çok büyük oranda etkiliyordu, yani veli imzası sadece lisede okunan dersleri değil o kişinin okuyacağı bölümü yani erişkin yaşamındaki mesleğini de belirliyordu ve bu hak ailelere kanunlarla verilmiş durumdaydı. üniversitede bir bölüme yerleştikten sonra puan kırılması vs gibi sebeplerle bölüm değiştirmek te olası değildir. bölüm dışı alanlara yönelmek te çoğu üniversitede mümkün değildir, yapılacak tek şey çift ana dal veya yan daldır,orada da belirli şartları sağlayamayan öğrenciler başka bir bölümde yan dal başvurusu yapamazlar.
elemeler benim zamanımda 13 yaşında, şimdilerde çok daha küçük yaşlarda yapılan lise giriş sınavlarıyla başlar çünkü bütün gençler anadolu liseleri, fen liselerine gitmek ister, bu liseler tayları iyi eğitip onları yarışa hazırlarlar. çocuklar dersanelerde test çözerek büyürler ve fingirdeyip gezip tozacakları yaşlarda bunları yaptıkları için aşağılanır, ileride ne olacakları konusunda depresyona girer, kimisi ciddi ciddi ilaç kullanır ve hayatlarına ruh hastası olarak devam eder. lisenin en iyileri, en yüksek puanlı, en iyi koşan tayları alanları istisnalar hariç o öğrencileri kılık kıyafetlerini düzenlemek, namuslarına sahip çıkmak, en iyi hocaları çalıştırıp o öğrencilerin yaratıcılığını çalarak onlara hayatlarında bir daha asla işlerine yaramayacak bilgileri ezberletmek görevlerini layığıyla yerine getirirler. bütün bu gençler ne yapacaklarını bilmez bir halde üniversiteye hazırlanır ve mevcut sistemde zorunlu olan üniversite sınavına girerler.
üniversitede ve ondan sonra da herkes daha yükseği, daha iyisini olmak, daha çok okumak ister çünkü sistem bunun üzerinedir. gelsin kpss, gitsin üds sonra... erasmus gibi bir program için bile yazılı sınav... genç fazla, imkan az çünkü. çünkü onlar bu yola zorlandı. yapılması gereken, zorunlu olan eleme sistemin içine yedirilmedi. insanlar daha çok çalışıp, günlük hayatta bi sikime yaramayan bilgileri tekrar tekrar ezberleyerek basmakalıp sınavlara girmek zorundalar. yeteneklerini keşfetme fırsatı, sevecekleri işte çalışma seçenekleri yok, hiç te olmadı. diğer ülkelerdeki gibi serbest bir şekilde değil, oldukça katı kurallarla, kanunlarla eğitim görmek zorundalar.
lise mezunu bir insan hiçbir iş bulamıyorsa, meslek liseleri iyi eğitim veremiyorsa burada bir sorun var arkadaşım. bütün gençlerin üniversite öğrenimi görmesi ütopik bir yaklaşım olur çünkü üniversitelerin bir saygınlığı var, orası bilimin yapıldığı yer, herkesi üniversitede okutmaya hiçbir ülkenin ödeneği, imkanları da yetmez. ancak şu anki sistemin de üniversitenin saygınlığını koruduğu söylenemez. yapılması gereken üniversiteleri tek seçenek olmaktan çıkarıp üniversiteleri amacına uygun bir şekilde meslek kazandırma fabrikaları değil, araştırma yapmak isteyenlerin yeri haline getirmeleri. lisede gereken eleme yapılırsa üniversite kapılarında izdiham da, at yarışı da olmaz, ancak günümüzdeki sistemde bu elemenin dahi hakkıyla yapılacağına inanmıyorum.
zaten ailelerin, dinin, maddi zorlukların baskıları varken, dönen torpilin haddi hesabı yokken bu eğitim sistemi her şeyin üzerine tüy dikmektedir.