life is worth losing

entry2 galeri
    1.
  1. Farkında mısınız? Farkında mısınız, bu saniyede, tam bu anda, Dünya'da bir yerlerde, bir adam kendini öldürmek için hazırlanıyor. Büyük bir şey değil mi? Hiç durup böyle bir boku düşünüyor musunuz? Ben düşünüyorum. Çok eğlenceli. Ve ilginç. Ve gerçek. Şu anda bir adam büyük bazukayı ısırmak üzere. Çünkü istatistikler gösteriyor ki her yıl 1 milyon insan intihar ediyor. Bir milyon! Bu günde 2800 tane, 30 saniyede bir tane demek. Saatinize bir süre daha bakın: bir adam daha gitti. Bir adam diyorum; çünkü erkekler kadınlardan 4 kat daha intihar-edebilir. Kadınlar daha çok denese bile, erkekler daha başarılı. Hanımlar, bu sizin üzerinde çalışmak isteyeceğiniz bir şey. Eğer eşit olmak istiyorsanız, daha büyük sayıda intihar etmeye başlamalısınız. Ama... Ama düşünüyorum da bir adamın garajındaki sandalyeyi tavandan sarkan lambanın tam altına getirmeye çalıştığını bilmek enteresandır. Yapmaya değerse, yapmaya değer değil mi? Başka bir yerde başka bir adam bir elbise çekmecesinden bir silah çıkarıyor. Başka biri yeni bir jilet paketini açıyor, belki de jelatini ile biraz uğraşıyordur. Bilirsiniz, "hay mına koyim, her zaman bir şey olmak zorunda. Lanet olası, sikik şey". Bunun inanılmaz ilginçlikte olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle hayatınla yapabilceğin en ilginç şey budur: sona erdirmek. Bunu yapabilceğimi sanmıyorum, gerçi. Siz yapabilir miydiniz? Tanrım, hayatım buna bağlı olsa bile intihar edemezdim. Ama anlıyorum, bilirsiniz, sanırım anlıyorum. Merak etmiyorum ama, aklından neler geçiyordu ve neden bunu yaptı gibi şeyleri. Neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Bunu yapacak zamanı nereden buldu? Kimin intihar edecek vakti var? Siz meşgul değil misiniz? Benim yapmam gereken şeyler var. intihar, listemin çok altında yer alırdı. Muhtemelen kendi evimi ateşe vermenin hemen altında yer alırdı. Önce kendimi kötürüm etmeyi isteyebilirdim. Kolumdan bir iki parça koparırdım. Genel fikri sevip sevmediğimi görmek için. Çünkü önceliklerin olmalı adamım, yapman gereken bir planın da olmalı böyle bir şey için. Bu boku planlamalısın. insanlar birden evden çıkıp köprüden atlamazlar. Karar vermen gereken şeyler vardır: zamanlama önemlidir, yapacağın zaman.

    "Şeyyyy, bakalım. Çarşamba'yı çıkar, Timmy'yi sirke götürmeliyim. Survivor, perşembe akşamı. Cuma günü bağırsak temizlemem var. Pazar'a bizim çocuklar geliyor. Pazar! Tanrının izniyle olması gereken bu. Belki annem vücudumu bulacak. Beni mahvettiği şekil için ona iyi hizmet etmeliyim."

    Sonra bir metod seçersiniz. Nasıl yapacağınızı:

    "Şeyyy, bakalım şimdi. Yüksekten korkarım, bu iyi olmaz. Hap yutamam. Kan görmeye dayanamam... Kodumun fırını elektrikli! Bir trenin önüne yatardım, 30 yıldır buradan geçmemesini saymazsak. Belki sadece bir silah alıp kendimi ağzımdan vurmalıyım. Ya ıskalarsam? insanlar bana güler. Salak kafalı bir şapka giymem gerekir. Şey, sanırım sadece kendimi asabilirim. Bu iyi olurdu... Bir ip almalı. Oh, tanrım, Her zaman bir şey olmalı! Garajda bir ip var. Bir sürü gres ve boya var üstünde. Bu şeyi boynuma takmak istemezdim. Wal-Mart ipler üzerine özel bir haftasonu düzenliyor... Kendimi öldürmeye bu kadar para harcamanın mantığı yok. Ama yine de, kredi kartına yükleyebilirim. Sonra bu boku hiç ödemek zorunda kalmam. Böyle olsun o zaman. Sırada ne var?

    Not!

    Oh, tanrım. Kendimi ifade etmeliyim. Kahretsin! Kendimi ifade edebilseydim, böyle bir şey yapmıyor olacaktım... Kalem nerde? Hiçbir zaman bir kalem bulamam. Çocuklara telefonun yanından kaldırmamalarını kaç defa söyledim. Kahrolası çocuklar! Onları da öldürsem iyi olur. Bir aile paketi yapsam... işte bir kalem. Nerdeyse hemen boğazıma saplayıp bu işten kurtulucam.

    Şimdi bakalım. Tarihi nereye koyuyorduk? Sol üst? Hatırlayamam hiç bunu:

    'ilgilendirene'.

    Biraz gayrişahsi oldu.

    'Sevgili Marzel'.

    Çocuklar kaldı.

    Buldum:

    ' Hey millet, bilin bakalım ne dicem? (Okumaya devam edin.)

    Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ben değilim! Tavandan sarkan beni gördüğünüz için siz de şüphesiz aksini söyleyemezsiniz. Beni buna sürükleyen sizlerdiniz! Siz sikiciler gelinceye kadar, gayet iyi gidiyordum. Lanet olası ben ölü olduğum için umarım mutlusunuzdur.

    imza, odadaki ceset.

    Dipnot: Amınıza koyim sizin!' "

    Evet, yeterince iyi. Bu iyi bir not olurdu.

    Bir yazarın intihar edebilceğini düşünmüyorum. Sizce? Bir yazar, bütün yılını not üzerinde çalışarak meşgul ederdi, tam olarak doğru yapmaya çalışarak: ilk taslak. ikinci taslak. Üçüncü gözden geçirme. Baştan bir son düşün. Sonunda, bunu bir kitap planına çevirir ve yaşamak için bir sebebi olur. Bu işe yaramaz.

    Böyle şeyleri düşünüyorum. Bana ilginç geliyor...

    Dediğim gibi bazı şeyler özellikle ilginçtir. intihar, ilginçtir. Hayat ilginç şeylerle doludur, bu yüzden hiçbir zaman intihar edemem. Çok eğleniyorum dostlar, sizi izleyerek, neler yaptığınıza bakarak. insan davranışı. işte bundan hoşlanıyorum. insanlar bazı ilginç şeyler yapıyorlar, örneğin kendimizi öldürmenin yanında aynı zamanda birbirimizi de öldürüyoruz: Cinayet. Bunu yapan sadece bizleriz, bu arada. Dünya üzerinde kasıtlı olarak kendi türünü kişisel karı için ya da zevk için öldüren tek türüz! Bazen sadece zevk için, evet. Avcıların yaptığı budur. Zevk için öldürürler. Bu biziz. insanoğulları. ilginç, dostlar. Katilleriz.

    Buyrun, size cinayetin ilginç bir türü daha: Suikast. Suikastlerin nesi ilginçtir biliyor musunuz? Popüler başları büyük bir hızla değiştirirler; ama kime suikaste yaptığımızı fark etmek de ilginçtir. Kimler olduğuna hiç dikkat ettiniz mi? Kimi öldürdüğümüzü düşünmek için durdunuz mu? Her zaman, bunlar, uyum içerisinde yaşamamızı ve birbirimizi sevmemizi söyleyen insanlardır: isa, Gandhi, Lincoln, John Kennedy, Bobby Kennedy, Martin Luther King, Medgar Evers, Malcolm X, John Lennon. Hepsi barış içinde yaşamaya çalışın, dediler. Bem, tam kafasının ortasına! Görünüşe göre buna hazır değiliz. Evet, bu bizim için zor bir davranış; bütün gün meşgul gibi oturup birbirimizi öldürmenin yollarını arıyoruz. işte bu da benim aklıma geleni, aynı zamanda verimli de: Soykırım. Bilirsiniz, çok sayıda insanı öldürmek. Basitçe, onlar size benzemediği için, sizin gibi konuşmadığı için ve sizinle aynı şapkayı takmadıkları için. Hiç fark ettiniz mi, birbirinden gerçekten nefret eden iki grup gördüğünüzde, büyük ihtimalle farklı türden şapkalar giyiyorlardır?! Buna dikkat edin. Önemli olabilir.

    Her defasında, soykırımın olduğu yerde toplu mezarlar vardır. Değil mi? Her diktatörü öldürüp topraklarına yürüdüğümüzde her zaman toplu mezarlar buluruz. Diktatör tarafından öldürülen binler, binlerce insan. Ve buradaki herkes dehşete kapılır: "Oh, toplu mezarlar, toplu mezarlar, oh!" Hasiktir! Adam öldürdüğü adamlarla ne yapacaktı? Ayrı delikler mi kazacaktı? Sıçarım böyle mantığa! işçilik fazlalığı bu. Gerçekçi olun. Büyük sayıda insanı bir kere ve bir yerde öldürmenin bütün olayı kolaylıktır. Verimlilik. At şunları deliğe! Bu açıdan bakın, en azından diktatör üzerlerine toprak atacak kadar hassas davranıyor. Adamı biraz takdir edin.

    Bir diktatör meşgul bir adamdır. Aklında bir sürü şey vardır, onu kimin öldürmeyi planladığını anlamaya çalışmak gibi. Bu sayede onları yakalayabilir, hapisaneye koyar ve işkence eder. işte bir tane daha ilginç, kalp ısıtan davranışımız karşımıza çıkıyor: Birbirine işkence yapmak. Gerçekten klas bir işkence duymak ister misiniz, Romalıların icat ettiği? Onlar da bunu bir çeşit cezalandırma olarak kullandılar. Gerçekten çok yaratıcı: bir adamı sorguya alırlar, bezden bir torbaya koyarlar, torbanın ağzını sıkıca bağlarlar ve nehire atarlar. Ama, yaratıcı kısım burda başlıyor: torbanın içinde adamla birlikte, bir köpek, yılan ve maymun da koyarlar. Tamam? Bir köpek, maymun ve yılan! Çok yaratıcı amına koyim! Suyun altında bezden bir torbada olduğunuzu hayal edin. Karanlıkta. Boğulan bir maymunun yanında otururken. Biraz daha yana kayar mı diye düşünür müsünüz? Köpek maymun bokuna döner, bunu biliyoruz. Ya yılan? O da muhtemelen torbanın içindeki bütün bu aktivitenin nolduğunu merak edecektir. Her şeyi yapabilir. Ne yaparsa yapsın, ihtimalle, zehir ve dişlerini karıştıracaktır. Siz olsaydınız ne yapardınız, biliyor musunuz? Tanrıya yılanın maymunu ve köpeğin de yılanı ısırması için dua ediyor olurdunuz. Dua ederdiniz. Evet. Sonra... Sonra sadece siz ve köpek olurdunuz: insan ve en iyi dostu beraber. Boğulurken. Belki ölmeden önce, ona birkaç numara daha öğretebilirdiniz: Dön ve ölü taklidi yap. Çok zor olmazdı, değil mi? Olur muydu? Sadece bir düşünce, sadece eğlenceli bir fikir.

    Bu arada fark ettiğinizi varsayıyorum ki bütün bu bahsettiğim aktiviteler - cinayet, işkence, soykırım- bunlar hep insanların yaptığı şeyler. Hayvanların değil. Şu kendimizi üstün gördüğümüz canlılar. Bu biziz. işte bir tane daha ruhumuzu yükselten aktivitelerden biri, bunu çok fazla yapmıyoruz artık, ama eskiden büyük bir şeydi: insan kurban etme. Bunu özlüyorum.

    Aztekler insan kurbanlara bayılırdı ve bu işte iyiydiler. Çokça pratiğini yaptılar ne de olsa. Sözgelimi 1500 yılı civarında, Aztekler bir törende 80 000 insanı kurban ettiler. Tamam? 80,000 insan bir törende! Ne için yaptılar bunu biliyor musunuz? Yeni bir tapınak açıyorlardı. Biraz eğlence için din gibisi yok ha? Özellikle eski zaman dinleri.

    Aztekler kurban etme olayını nasıl yaparlardı biliyor musunuz? Halkın önünde yaparlardı. Herkesin gözü önünde. Büyük kasaba, güzel kasaba meydanı. 20- 30000 insan izlerken. Adamı alırlar, bir evirgeçe yatırırlar, göğsünü keser, açarlar, kalbini dışarı çıkarırlar, hala atarken havaya kaldırırlardı. Anladınız mı? Göğsünü aç, kalbini çıkar ve onu henüz atarken havaya kaldır. Buna ne diyorlardı biliyor musunuz? Tiyatro. Kodumun tiyatrosu bu! Ve prosedür çok canice olduğu için ilk baypas ameliyatı sayılamaz ama kolaylıkla bir ilkel organ bağışlama programı biçimi olarak kabul edilebilir.

    Aztekler! Bizim gibi insanlar! Çok zaman önce değil. 500 sene önce. Columbus karaya ayak basmışken. Buranın hemen güneyinde, Meksika'da. Ve bu arada, bu kalpler çöpe gitmedi. Çöpe gitmedi; çünkü törenlerden hemen sonra, kraliyet ailesi, doğal olarak başka bir eğlendirici aktivitemizi yapıyorlardı: Yamyamlık. Hayal edin bunu! Bir insan başka bir insanı çiğniyor. Tamemen sığır beyinli olman lazım, adamım. Çok aç olmalısın, amına koyim. Ama bunlar oluyor di mi? Hala bugün bile oluyor. Bir grup insan yabanda zor durumda kalıyor. Kremalı bisküvileri bitmiş. Bir şeyler yemelisin di mi? Mesela bu Steve olabilir. Ve ilk kimi yiyeceğine nasıl karar verirsin? Barbekü mangalında kimin ilk olacağına nasıl karar verirsin? Küçük adamı mı seçersin; çünkü o çelimsizdir ve geri kavga edemez, karşılık veremez? Ya da bütün çeteyi vücut geliştirici için mi toplarsın; çünkü ondan bir sürü pirzola ve biftek vardır? Bunlar insanların göz önünde bulundurması gereken şeyler...

    Cazibeli sapmalarımızdan bir tanesi daha: Nekrofili! işte size bir hobi! Bir ölüyü sikmek. Özel bir adam olmayı gerektirir değil mi? Sizce de öyle değil mi? Ama olan olur. Düşündüğünüzden daha da fazla! Biz insanlar arasında olur. Hayvanlar bunu yapmaz. Hayvanlar ölülerini sikmezler. Bir fare bir sürü iğrenç şey yapar; ama ölü bir fareyi sikmez. Böyle bir fikir aklına bile gelmez. Ama sadece bir insan yeni ölmüş birini sikmeyi düşünecektir ve sonra bir UFO bu topraklara ayak basıp neden "merhaba" demiyor diye merak ederiz. Dünyadaki en ilginç mahlukatlar bizler olmalıyız.

    Nekrofilinin en güzel yanı nedir biliyor musunuz? Çiçek getirmek zorunda değilsiniz. Evet, genelde zaten ordadırlar. Hoş değil mi, bu? Hoştur, hoş. Kolaydır.

    insanlar her şeyi yapabilir. Her şeyi! Ben, ikna oldum. Bu yüzden Irak'taki bu kafa kesmeler başlayınca benim canımı hiç sıkmadı. Tek bir adımda geçtim onu. Bir sürü insan dehşete kapıldı: "Oh, kafa kesmeler, kafa kesmeler!". Ne yani şaşırdınız mı, amına koyim? Bu sadece uç insan davranış biçimlerinden biri. Bunun yanında, Oklohomalı paralı bir askerin kafasının kesilmesini kim umursar ki? Onun amına koyim! Onun amına koyim!

    - Hey, Jack! Kafanın kesilmesini istemiyor musun? Oklohama da otur, amına koyim. Oklohama da otur! Oklohama'da kafa kesmiyorlar bildiğim kadarıyla; ama bunu çok iyi biliyorum: beline bir silah takıp başka bir adamın ülkesine çalım satmaya gidiyorsan, biraz aksiyon için hazır olsan iyi olur, Jack. Biraz aksiyon için hazır olsan iyi olur. insanlar bu tarz konularda hassastırlar.

    Ben size bir şey sorayım, siz temiz Amerikalılar burdayken? Bu bir ahlaki soru, retorik değil. Cevabı arıyorum. Bir ya da iki. Ya da üç. Ya da on adamın kafasını kesmek ile büyük bir hastanenin tepesine bomba düşürerek birçok hasta çocuğu öldürme arasındaki ahlaki fark nedir? Otoritedeki herhangi biri size bu farkın açıklamasını verdi mi? Ben bir e-posta almadım, kimse benimle konuşmadı. Ne bir posta kartı ne de bir anlık mesaj. Hiçbir şey!

    Şimdi merak ediyorsunuzdur: işkence ve kafa kesmeler ile bahsettiğim bütün bu şeyleri, şöyle diyelim, neden ilginç bulup büyülendiğimi. Çünkü bunlar bana hayatı hatırlatıyor. Her seferinde bunlardan birisi olur. Sürekli. Yeniden. Ve yeniden biz insanoğlunun nasıl böcekler olduğumuzu hatırlatır. Biliyor musunuz, temeline indiğinizde, temeline indiğinizde, insanlar sıradan orman böceklerinden daha fazlası değildir?! Yabaniler! 25000 yıl önce Filistin(?) ormanında çürümüş ağaç gövdelerinden kurtçuk yiyen Cro-Magnon insanlarından farklı değiller. Hiç farkımız yok! 100,000 yılda DNAmız önemli miktarda değişti. Ama hala da düşük beynimizle çalışıyoruz. Sürüngen beyni. Kavga et ya da uç. Öldür ya da öldürül. Şimdi evrildiğimizi ve ilerlediğimizi düşünüyoruz; çünkü bilgisayarlar inşa edebilir, bir uçağı uçurabiliriz. Suyun altında seyahat edebiliriz. Bir sone yazabilir, tablo boyayabiliriz. Opera besteleyebiliriz. Ama bir şeyi biliyor musunuz? Biz bu gezegende ormandan çok az dışarı çıkabildik. Azcık ormanın dışındayız. Olduğumuz şey, beysbol şapkaları ve otomatik silahaları olan yarı-uygarlaşmış böcekler!

    Bu bizim uygarlığımızdır, çok övündüğümüz sözde medeni davranışlarımızla . Hiç durup bunun ne kadar çürük olduğunu fark ediyor musunuz? Ne kadar da çürük, bütün bir yapı. Ne kadar kolayca her şey yıkılabilir, öylece yıkılabilir... Çok zor olmaz. Heralde iki yıldan az sürede olur. Bizi tekrar barbar zamanlara atmak çok şey gerektirmez. Tek yapmanız gereken elektriği kaldırmak. Hepsi bu! Ama, tamamen! Elektriği kaldırın. Böylece elektrik yok, ışık yok. Tekrar mumlara ve kandillere döndünüz. Kamp ateşi ve şenlik ateşi. Piller, tekrar şarj edilemeyecek. Jeneratörler tekrar doldurulamayacak; çünkü petrol elektrikle pompalanır. Su da böyle bu arada. Öyleyse ışık yok, petrol yok, su yok, bilgisayarlar yok. Ve bilgisayarlar her şeyi yönetiyordu. Ve bilgisayarların yönettiği her şeyin arasında elektrikle çalışanlardan: güvenlik sistemleri. Bütün hapisanelerimizde, tutukevleri ve tımarhanelerde. Ve o kadar aniden elektrik yok ki bütün Amerika boyunca ıslah evlerinin ve zihinsel enstitülerin bütün hücre ve kapıları sonuna kadar açılır ve dışarı "eski dostlarımız" gelir. Uzaklarda olan, kampta: seri katiller, katliamcılar, tecavüz suçluları, silahlı soyguncular, araba korsanları, ev işgalcileri, hırsızlar, insan kaçıranlar, sadistler, pedofililer, cinsel yırtıcılar, pezevenkler, çıkarcılar, pornocular, hız çılgınları, kafadan çatlaklar, hasta bağımlılar, bütün etnik sokak çeteleri(Siyahlar, ispanyollar ve bütün Asyalı çeteler, Japon Yakuzalar, Rus mafyaları, Neo-naziler, beyaz-üstüncüler, Sicilyalı suikastçiler, italyan mafya elemanları, Jamaika ve Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçıları). Ve bunlar yalnızca bizim yakaladıklarımız! Bunların işbirlikçi kısımlarını da unutmayalım. Hala şu an dışardalar, hapisane dostlarıyla takılmak için bekliyorlar. Bu sayede yeni bir oluşum başlatabilirler: Amerikan Sosyopatlar Federasyonu. Tam da ülkenin ihtiyacı olan şey: başka bir özel ilgi grubu. 8- 10 milyon civarı olacaklar: bütün şartlı tahliyeliler ve göz altındakiler dahil ve yakalayamadıklarımızı da katarak. 8- 10 milyon keskin, öfkeli, vahşi, cinsel hiperaktif, alfa erkeği! Yapacak hiçbir şeyleri yok! Hobileri yok! ilaçları yok! Vicdanları yok! Sadece iyi vakit arayan bir grup kötü adam. Belki de senin evine uğruyor.

    - Merhaba, umarım davetsiz girmiyorduruz? Biranız var mı, hiç?
    - ...
    - Oh, güzel. Şeyyy, yaklaşık 1400 susuz adamım var burda. Ya kadınlar? Hiç kadın var mı?
    - ...
    - Oh, sadece senin karın, ha? Şeyyy sanırım bunu halledebiliriz. Şimdiii, beyler, burda bir bayan var. Davranışlarınıza dikkat etmenizi istiyorum ve sıranızı bekleyin..."

    şeklinde devam eden bir george carlin şovu'ydu.
    0 ...