evet, genelde sabahları ''son dileğim koynunda öleyim ya da ben delinin biriyim yıllarımı sana verdim.'' diye sitem edeceğim kimse olmasa da hayatımda dinletiyor kendini.
'' dön gel bana feryat figan bekler kalbim, çok yorgunum, kurtar beni sensin çarem çöl çiçeğim.'' diye içselleştirdiğim bir ex aşkım olmasa da defalarca dinliyorum bu şarkıyı. '' lanet olası aşk belası, uzak dur benden gönül avcısı, istemiyorum sevmiyorum senin gibi sahtekarı.'' diye aşktan nefret etme derecesinde olmasam da bu şarkıyı dinliyorum.
''okadar oldu mu sahi, yıllar mı geçti üstünden, sadece birkaç beden önceydi senle son görüşmemiz, sahiden unuttuk mu tutunca başka ellerde, sadece birkaç beden önceydi senle son sevişmemiz.'' diye birkaç parçaya böldüğüm hayatların öznesi olmasam da bu şarkıyı dinlemek hoşuma gidiyor.
''kendi kendime ağladım gecelerce, unutmadım gücendim o sözlere, ne senden bana hayır var, ne de benden sana, haydi yoluna.'' diye posta koyduğum bi hatun olmasa da ben bir posta dinliyorum bu şarkıyı da baştan sona.
''hatıralardan bir uçurtma göklerde, peşinden ağlayan çocukluğum, yalan kimse sen değil, koşuyorum senli günlere, yalan kimse sen değil, ölümlü aşkları ezberledim, hiçbiri senin kadar can değil.'' diye yüreğime vuran bu şarkıyı ne zaman dinlesem annemi anımsıyorum ve onu özlüyorum.
belki de bu yüzden ''yürü yüreğim gidelim buralardan, aşk bizimle değil, sana buralarda bir şey olsa kimsenin umrunda değil.'' şarkısıyla sabahları öğlene çeviriyorum.
sabah sabah gökhan tepe dinlemek, acayip bir şey işte.