köy hayatına özenen samimiyetsiz şehirli tribi

entry15 galeri
    1.
  1. hani.. nasıl anlatsam lan...

    çok samimiyetsiz tipler ve tripler vardır ya, bakar bakmaz anlayıp notunu verirsiniz, hassiktir yarram dersiniz. aha bu trip de onlardan biridir işte. hiçbir şekilde inandırıcı değildir ve fakat sürekli olarak karşılaşırsınız, her zaman her yerde vardır bu tip ve tripten.

    baştan ayağa elektronik, teknolojik, romantik, didaktik, epik, lirik, gotik ve de sikik şehir ortamlarında, boğazına kadar modernizme batmış alakasız adamlar/kadınlar, feci derecede samimiyetsiz bir şekilde köy hayatından bahsederler. bir dağ evi yaptırıp, her şeyden ve herkesten uzak, orada yaşamak istediklerini, bunun için her şeyi yapabileceklerini söylerler. fakat bu sırada son model cep telefonlarını falan kurcalarlar.

    bugün ofiste böyle bir muhabbete denk geldim de, ordan şey ettim, demincek aklıma düştü, sinirlendim ben yine...

    kadınlı erkekli oturmuş bizim zirzoplar, köy hayatına olan sanal özlemlerinden, ve bu özlemi giderme hususundaki tarifsiz tutkularından bahsediyorlar birbirlerine.
    aralarında köyde doğmuş ya da köyde büyümüş bir allahın kulu yok. sadece çocukken yaz tatillerinde gidip, bal kaymak yiyip, eşşeğe falan binmiş tipler işte.

    bir tanesinin köyden bir akrabası, feybukta birkaç fotoğraf paylaşmış da, bunlar da toplanmışlar bilgisayarın başına, kendilerinden geçiyorlar.

    -yhaaaa kuzular felan çhok tatlııııı
    +dimi yaa, gürül gürül dereler, yemyeşil ağaçlar
    *yaaa bir de tertemiz, misss gibi bir havaa oooohhhh
    /sabahları horoz sesiyle uyanmak...
    =kümesten taze yumurta toplamak bi de dimi?
    -aaaayyyyy çok güsel yhaaaaa

    lan amına koduklarım madem bu kadar köy delisisiniz, siktirin gidin, nedir bu yersiz; kedi yavrusu gören ergen kız coşkusu?
    nedir bu samimiyetsizlik ibnetorlar?
    her şeyi bırakıp köye yerleşecekmiş de, dağ evi yaptıracakmış da, tüm teknolojiden uzaklaşıp doğayla iç içe olacakmış da... siktir ordan!

    köyde 2 gün kalsan, 3. günü soluk soluğa kaçarsın amk. blackberry'siz, laptopsuz, starbucks'sız yapamazsın yavrum sen. zarıl zarıl ağlarsın. ayrıca köy sadece kuzulardan, horoz seslerinden, taze süt ve yumurtadan, temiz havadan, şırıl şırıl sulardan ibaret bir yer değildir. bunun tarlası tapanı var, bağı bahçesi var, ayvası var narı var, kent var marlboro var.. sabahın beşinde keyfinden kalkmıyor o köyün insanı, bir sürü iş var yarram işş!

    o ojeli tırnaklarını götüne sokarlar vallaha.

    -yhaaaa çhok tatlı kuzucuuuuk
    +yavrum bırak guzuyu muzuyu da, şu suyu ıramazan emmining bahçesinden bizimkine çevir haydi bagiiim
    -yha ama kuzuuuu
    +vallaha tırpanı gafana içiririm ha!

    ben eskiden beri dayanamam bu samimiyetsizliğe. yani ne bileyim, çocukluğumdan beri hırsım vardır bu hususta. hani o yeşilçam filmlerinde falan, zengin, sosyete züppeleri/kokanaları vardır, hasbelkader bir köye düştüklerinde, bariz bir müstehzi tavır sergilerler. ama bir yandan da o ortama uyum sağlama derdindedirler.
    kafalarının yarısını bile kapatmayan bir eşarpla, uyduruk bir fistan geçirdiler mi 'olduk' sayarlar kendilerini.

    o sahneler falan gelip gidiyor gözümün önüne. ama bir türlü tam olarak anlatamıyorum işte...

    lan ben köy çocuğuyum arkadaş, köyde doğdum, 6-7 yaşına kadar köyde yaşadım. şehre yerleştikten sonra da her fırsatta koşup gitim köyüme, köy manyağı bir adamım. fakat biraz önce sayılan o güzelliklerin yanında, tüm zorluklarının da farkında olan biriyim. o zorluklarını da severim ben köyümün. buna rağmen şehir hayatına alışmış bir kimsenin, o alışkanlığı edindikten sonra köyde yapamayacağını da gayet iyi biliyorum.

    o yüzden bu tip insanları görünce, o samimiyetsiz taraflarını fark edince dayanamıyorum, uyuz oluyorum.
    75 ...