arada sırada basket oynayan uzun boyluların korkulu rüyasıdır. kardeşim düzgün bir basketbol eğitimi falan almamışız, bir spor disiplini içinde çalışmamışız. vakit oldukça sağda solda oynuyoruz, kendimize göre belli bi düzeyde, di mi. peki nedir bu her uzun boyludan değirmen görme beklentisi? millet her uzun boyluyu, beleş slam dunk contest e dönüştürmeye çalışıyor. Tamam, muamele ilk başta hoşunuza gidiyor, götünüz filan kalkıyor ama o beklenenin sunulamaması sonrası gerçekleşen birden yere çakılma, tarifsiz bi mutsuzluk. adamı hayattan soğutuyor bi anda.
-abii smaç bassana biii...(pis veletler)
-vay be hala çekebiliyorum (hani formunda olsa panyanın tepesine zıplıcak ibne)
tabi gözler sizin üzerinize gelir eninde sonunda ve o kelimeler dökülür ağızdan: yok çok yoruldum, bacağım ağrıyo, ayağım/dizim/bacağım sakat zıplayamam (kobe çelme taktı), sonra, şimdi olmaz, aa benim gitmem lazım, çocuğu okuldan alıcam, ocakta yemegim var, ankara dan abim geldi...
tabi bu laflar sonrası karşı tarafın o beklentiyle ışıldayan gözlerinin bir anda sönmesi, bakış ve davranışlardaki anlık ve genel değişim fena koyar mevzubahis beceriksize.
sonuç: az önce boyunuzdan ötürü baştan sahip olduğunuz o pek harika basketçi imajı yerle bir olup yerini sırık, kalas, odun gibi nacizane sıfatlara bırakmıştır. bünye her ne kadar bu hadiseye pek yabancı olmasa da, bu ani değişimin sürekli tekrarı uzun vadede kalıcı hasar bırakabilir.