dost, dost dediğin kapatmayacak,
yüzüne kapıyı;
dann diye.
açmalı her daim kapısını değil,
yüreğini,
yarım kalan her şeyi,
yarım kalmış bir kitap gibi,
okuyacak; unutmadan.
üzülecek senin kadar,
sen arayamadığın zaman senin yerine,
onun eli uzanacak telefona,
bir uzanıp geri gelecek;
senin elinin gidip geldiği;
aynı filmlerdeki gibi.
filmi izleyip de imrendiği için değil;
seninde aynısını yapacağını bildiği için.
soramasan da halini hatrını,
bileceksin,
sebepsiz hüzünlerin, durgunlukların;
sebeb-i mümessili o diye.
gökyüzüne bakıp bir yıldız gönderdiğinde,
baktın mı gökyüzüne istemsiz.
takma kafanı diye alabileceksin hüznünü.
dünya'nın bir ucundan diğer bir ucuna göç eden
özgür bir kuş gibi.
onunla yaşadığın her an bir ömre bedel diyeceksin,
ulan ne güldük, ne eğlendik, ne ağladık, neler paylaştık;
cem baba'nın dediği gibi aile her zaman biyolojik değil,
diyebileceksin, dostun için.