ben bu yazıyı sana yazdım

entry31065 galeri video218
    5459.
  1. bir gün gideceğim.
    ne kadar zaman sonra bir gün hiç bilmiyorum. ama, bu kaçınılmaz hissediyorum. emeklerini, çabalarını, savaşlarını elimin tersiyle bir çırpıda itebilecek kadarım evet. severim diye yıllarca didinmene hürmet ediyorum. param yok diye, paran yok diye; bir çözüm üretebilmek adına dirseğine dek boka bulanıp tuvalet borusunu açtığın günden bu yana... minnetim azalmadı aksine ezilir hale geldim ağırlığı altında. gıkın çıkmadan yetmiş basamak eşya taşıdığın o akşamdan sonra mesela... işin bittiğinde vakit geceyarısını çoktan geçmişti. ve bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra evine gidip dinlenmen hepi topu üç saatlik bir uyku demekti.
    ve hala zerre sevilmediğini anlayarak çekip gittiğin karlı kış günleri. bir perşembe öğleden sonrası. ne ısınabilen ne doyabilen ve ne de uyuyabilen ben. kapısını kimselerin çalmadığı, yok çalanların var olduğu; ancak hepsinin ağzının suyu aka aka acaba ayağı kaydı da düştü mü hevesiyle kafasını o pis gecekondudan içeri uzattığı... o öğleden sonralardan birinde hiç unutmuyorum insan çıldırmanın eşiğine böyle mi geliyor diye düşünüyordum yatağımda. sen yine vefalı bir aşık gibi kapıda, elin kolun dolu. neden geldin sorusuna "annem tavuk pişirmiş boğazımdan geçmedi." cevabını veren soylu adam. o gün yine yenildim ben sevdana. aşkına yenildim; ama biliyordum ki seni hiçbir vakit sevemeyecektim...
    işte ben, bunu hissede bile aklımı oynatmamak için seni buyur ettim içeri. yeniden umutlar bıraktım kalbine, umut tohumları ki hepsini teker teker söküp atan da bendim.
    hasta yatağımda, aksıra tıksıra, bildiğin deli ateşlerde kendimi kaybederek... evet hatırlıyorum sana "bana hakkını helal edecek misin sana çok eziyet ettim." dediğimi. bildiğim bir soruydu aslında, hep verdiğin cevaptı. "ne hakkı? deveye hörgücü yük değildir." ben kesilip atılması gereken hörgüçtüm sen anlamadın sen...
    kaç kere kovdum kaç kere çağırdım. gelemeseydin keşke. gücün yetseydi de gelemeseydin. bilirsin maksadım hiçbir zaman duygularınla oynamak değildi, sevebilirim sandım ben de. beni bile inandırdın birgün mutlaka seni seveceğime. sevemedim...
    oysa ben her gün daha fazla silinmeye başladım hayatın haritasından. önce sustum, derin derin. sonra arkadaşlar çekildi birer birer. kitaplar bile düştü elimden. minnetinin altında günden güne küçüldüm, kalmayacak kadar. oysa beni kurtardığın şeyden daha büyük bir kedere atmıştın. ben miyim bu? o kız. sevdiğin, asi, kararlı, inatçı. gittiği her yerde kavgaya illa bir sebep bulan; ama zaten bu sebeple sevdiğin. bu ben miyim bak!
    bu ben miyim? kavgadan korkan artık. sadece korkan.
    bir gün gideceğim, affedersin diye umarak.
    çünkü, büsbütün senin olduğumu sandığın anlarda bile kolların boştu. ben yoktum. hiç yoktum. beni suçlayabilir misin hakkın var mı buna? kendimi sana sevdiririm diye inatla sürüklenmen rüzgarımla... toza toprağa bulanman,onurundan gururundan hatta seni sevmeye hazır sorunsuz ve bir tomurcuk gibi sende yeşermeyi arzulayan sevdalılardan etmedim mi ben seni?
    ben sana doğru değilim, boş yere sağlama demedim mi...
    bir gün gideceğim. ne kadar zaman sonra bir gün hiç bilmiyorum. ama, gideceğim hem seni hem kendimi mutsuz etmekten yorgun düştüm. mazinin hatırına olsun, minnetten doğan sabretmelerden ve zoraki dokunuşlarımdan yorgun düştüm.

    hadi seni, sizi neyse de...
    kendimi kandırıp durmaktan yorgun düştüm.
    0 ...