başkomiser yerinde olsam kesinlikle bir tokat da ben yapıştırırım. belki o da benim gibi düşündü ama kendine engel olmak zorunda kaldı. çünkü milletvekili dokunulmazlığının ve kimliğinin arkasına sığınan kadınla başa çıkamayacağını biliyordu. ertesi gün kendini anadolunun başka bir ücra köşesinde bulması ve ve yahut görevden el çektirilmesi zor değildi. belki bunu bile göze aldı çünkü insanlarının önünde görevini yaparken onuru kırılmış ve adi, pislik gibi ithamlara maruz kalmıştı. bir de milletvekiline tokat attı diye meslekten ihraç edilebilirdi. bugüne kadar bir yere gelmek için olan tüm çabaları boşa gidebilirdi. çünkü bu ülkede görülmeyen şey değildi. belki bunu bile umursamazdı ama evde babasının gelmesini akşama kadar pencere önünde sabırsızlıkla bekleyen mini minnnacık çocuğunun kursağına bir lokma ekmek götürememek, eşine ve çocuklarına bakamamak korkusu vazgeçirdi onu. annesinin üzülmesini istemezdi eminim hiç. çünkü bu ülkede çocuklarına bir lokma ekmek götürememekten intihar eden babalar var. ama yine de siz milletvekili olarak millete tokat attığınız diyerek bence en doğru cevabı verdi. önemli olan gücünü paradan, makam ve mevkiden değil, haklılığından alan bir sisteme sahip olmaktır. ama gün gelecek devran dönecek, arkasına sığındığınız dokunulmazlık da bitecek, gücünüz de. o zaman haksızlığa uğrayanlar sizden bir bir hesap soracak.