sahildeki kız

entry22 galeri
    18.
  1. (#10984294) devamı...

    bu yazı sondan bir önceki parttır... tıpkı gerçek hayat gibi, büyük olaylar olduktan, kalpler kırıldıktan, dönülmez yollara girildikten sonra, aklı başında olmamanın verdiği acıları çekmeden akıllanmayan biz insanlara olduğu gibi, olayın en sonunda gerçeği anlama evrelerini içerir..

    yücel, ada, eylül...

    her yaşamın, her hayatın, her karenin, gel-git'leridir.. bir uçtan bir uca savrulur durur insan.. kimisi denizden denize savrulur, mücadele eder, çırpınır durur.. bir idam sehpasında durur mesela, ve son kez iskemleden aşağı savrulur ip boynunda, durulur.. kimi cepheden cepheye savrulur, onlar savrulur durmaz gerçi, çünkü dursa, bilir vatan savrulacak bu kez.. kimi kalemden kaleme koşar, kağıtlardan savrulur, isminin gururunu onurunu değil de, önündeki 3-4 harfi düşünür hep.. saçları ağardığında durur o da.. durmasa da, bir tabuta girdiğinde durulur elbet, en olmadı toprak alır bağrına.. başka canlara can kattığında savrulmaya başlar gerçi, hem sade kaderden dışarı savrulamaz hayatta.. kaderini yaşar da durur..

    ***
    yücel, ada, eylül.. 3 ü de bekledi hastane kapılarında.. komaya girmişti ilker. en azından doktor öyle söylemişti.. gözler yaşlandı, kalpler yaslandı, ömür geçti gitti işte öylece..

    umuttan, duadan, keşke'den geçilmiyordu ilker'in odası.. çokluktan ziyade inat ve vazgeçmeyiş vardı çünkü yüreklerde. inatla dua, inatla umut vardı.. geçemiyorlardı bir türlü sevdiklerinden.. ada, ilker'in başucunda en çok ağlayandı. sesi çınlamasa da kulaklarda, en çok dua eden de o'ydu heralde.. sus-pus'du ada, tıpkı oda gibi.. tıpkı ilker gibi.. yücel daha bi aydınlıktı.. beklentiliydi, çünkü daha bitirmemişti ilker kendi payını. paylaşacak çok şey vardı ilker'le, dostuyla.. eylül'se nasırlaşmış yaraya parmağını sürtüp haz alan çocuktan farksızdı. acılar dağlanmış, kanayan yürek kanamış, acıyan kalp acımış, geriye sertleşmiş kabuk kalmıştı. o da eylül'ün payıydı. hakkımı ver gideyim adalet demeyen tek kişi o'ydu.. ara ara evine, okuluna gidip geliyordu. ihmal etmese de hastaneyi, 'ilker' ihmal etmediği tek şey değildi. alışmıştı galiba.. ''ilk'' olmayan her sevgi gibi, o da alışmış, alışılmıştı.. en önemlisi de 'kabullenmişti'
    ...
    ***
    sahildeki son çırpınış'tan bu yana 1 hafta geçmişti..

    -ilker-

    hoş geldin ay, hoş geldin gün..

    ışıklar arasında her şey çok güzel. çok sevdiğim passparlak ışığım da yanımda. daha da yakınlaşıyorum ona gün geçtikçe.. burdaki ışık gündüz ışığından farklı, ay ışığı gibi ama güneş kadar parlak, gece gibi ama gündüz kadar aydınlık.. ve tabi, bakmaya kıyamadığım o parlaklık.. o bambaşka zaten, bazen uzaklaşıyorum bazen kötü şeyler yapıyorum o nurlu ışığıma. ben onu kirletmemeliyim diyorum aslında, korkuyorum, ama bakmaktan alamıyorum kendimi.. yani ne kıymetini biliyorum ne de kıymetlimden vazgeçiyorum.. burda ışıklar arasında herşey çok güzel..

    bazen boncuk boncuk yaşlar akıyor nur ışığımdan, silmeyi çok istiyorum, ama bir his var benim için akıyor, benim yüzümden akıyor.. hem üzülüyorum hem de seviyorum.. sevginin doğası bu galiba.. dünyada da böyleydi, evet hatırlıyorum.. net değil, değil ama hatırlıyorum sevginin doğası bu.. bir kez daha yaşamıştım sanki bunları.. nur'umu ağlatmış, üzmüştüm.. allah'ım bir daha yaşarsam benim yüzümden akmasın ne olur bu yaşlar, bu nurlu yaşlar..

    ***

    hastane odası..

    ***
    -yücel-

    gözleri sürekli kıpırdıyor ilker'in. bazen gülümsüyor, bazen hüzünleniyor. eskiden beri böyle bu çobuk.. sanki tüm yaşamı gözlerinin önünden geçiyor..

    ada da iyice çöktü.. bari ona birşey olmasa.. konuşsam mı acaba.. evet evet en iyisi,

    -ıhhm.. ada çok kötü oldun birşeyler ye artık hem git istirahat et bak ben burdayım

    --olmaz yücel, baksana sanki sürekli bişeyler yaşıyor ilker. kıpırdıyor arada.. hissediyorum ben. ve yemeyi-içmeyi hatta yaşamayı değil de onunla hissetmeyi seviyorum. ona uzaktayken dokunmayı, uyurken onunla konuşmayı seviyorum ben. o'nu seviyorum ben. onunla olmaksa sadece bir lütuf.. onsuz da onu sevebilmek, kaderim bu artık benim..

    -(bu anı bekliyormuş ada, ne de dolmuş ya) aslında, aslında o da öyleydi. ama işt.. işte...

    --işte ne?

    -kader be ada, kader işte.. var mı ötesi..?

    --(yücel'den kader' kelimesini duymak.. vay be.. ilk kez ama anlamlı) evet.. kader..

    -umarım keder olmaz..

    --(al işte yaptı yine yücel'liğini) şşş.. sakın söyleme, sakın..

    -eylül-

    yücel kaç gündür burda benimle tek kelime bile etmedi.. zaten konuştuğu da yok ya, anca ada'yla bir iki kelime.. ada'nın her sözüne kulak kesiliyorum, bazen sözlerini anlamakta, sınırlarını hayal etmekte zorlanıyorum.. galiba sözleri iki dudağından değil de kalbinden çıkıyor.. benimse dudaklarım onunkinden güzel olsa da kalbim, onunki kadar değil galiba ha.. kaderim, kaderim de onun kadar kederli değil galiba.. yücel bile teslim oldu kadere.. hani savaşçıydı, hani ilker'i üzen ada'dan değil de benden taraftı.. şimdi niye kadere teslim, ada'dan yana.. niye? biliyorum işte, bal gibi biliyorum.. kader, ada çünkü. ilker'in kaderi ada.. hıh... bense sadecce bir durak.. ben sadece sahildeki kız'ım, onlarınsa kaderi, sahil.. öffff ne saçmalıyorum ben ya.. susss.....

    ***

    -ada-

    bana anlamlı anlamlı bakıyor eylül.. eskiden hırslı hırslı bakardı.. şimdi değişti gibi. ne garip, çok kızmam gerekirken, kızamıyorum ona.. artık ilkeri üzecek, ilkerden bir parça olan hiçbirşeye kızmiycam ne olursa olsun.. o dönsün yeter ki.. gülüm benim.. ben diken olur korurum onu, çiğ tanesi olur yapışırım ona. kokusunu yayarım etrafa.. illker'im akan yaşlarıma aldırma benim.. onlar kupkuru gönüllerimiz için akıyor, çorak gönüllerde yapayanlız çolak bıraktım seni, biliyorum.. çok iyi biliyorum.. biliyorum.. biliyorum..

    --neyi biliyorsun?

    -efendim eylül anlamadım?

    --biliyorum diyorsun kendi kendine..

    -ha... yok bişey..

    içime sığmaz oldu düşüncelerim.. olsun, ilk ilker'imle paylaşıcam, hele bi uyansın da..

    ***

    umuttan öte, umuyordu artık ada.. kalbi, sevdası umuyordu artık, mutlu olmayı umuyordu, hayal ediyordu.. iyiye gitmese de ilker'in durumu, kötüye gitmemesi de yetiyordu o'na.. ve her gün daha da fazla umuyordu..

    ***

    ilker'in kalp ritmini ölçen cihazdan gelen ses daha da şiddetlenmişti. rutin kontrole gelen hemşire de tıpkı 3 umut bekçisi gibi hemen farketmiş, ve merakle bekleyen bakışlara ilk cevabı mimikleriyle vermişti.. gülüyordu.. durumu iyiye gidiyordu ilker'in..

    -iyi..

    dedi hemşire..

    -bir iki güne uyanır inşallah

    diye devam etti....

    ***
    0 ...