anneciğim,
göğsümden eksik olmayan hırıltı, iki adım atıp durup yutkunarak ve ölmekten korkarak soluklanışım, çaresizliğim, böyle yaşamaktan nefret edişim; ama yaşamak zorunda oluşum...
anneciğim,
yüreğine hançerler saplamamak için bile bile açmayışım telefonu, okuyamayacağını bilsem de mesaj atışım, iyiyim deyişim. bugün mesela, işe gidemeyişim; ama ilaç da içmeyişim, sabahtan bu saate dek usanmadan ağlayabilmiş olmam, kısa süreli sık aralıklı nöbetlerim...
anneciğim,
ne yan yana ne ayrı gayrı olamayışımız, çaresizliğin, çaresizliğim. çaresizliğimiz...
ben senden önce ölmeliyim ölmeliyim; ama ecelimle. kutsal bir hatıra olarak kalmalıyım bir bok olamadığım şu hayatın anı defterinde.
yokluğunu duymayanlara ne basit bir iştir nefes almak. oysa ben, oysa benimle beraber her gece sen...
bir seferde olsun bitsin diye dualar etmekteyiz. bir seferde.
bıçak gibi kessin isterim soluğumu kaderim.
ben; kaderinde doğal afetler seyir eden bir deniz misali, rüzgara hasret. kızın.