...
Bir daha asla yaşayamayacağı
Aşkları teğet geçerken
Hep onu sevmeyenleri severek
Hep onu sevenin gözlerinden
Kalabalıklara kaçarak
Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara,
Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını
Bir izmirli güzele dayatmak varken
(Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!)
...
Yollarına hep sevdiğimiz insanların
Adlarını vermediler ama
Biz her duvara
Bilvesile onların adını yazarak yaşadık
Kül ve betondan mürekkep
Yaşadıkça yaşanılası gelen
O tuhaf bozkır kokusunda.
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar.
Asfaltlar ışıldar...
Bir günden bir sürü gün yapan
Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan
Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan
Rakıyı bol sulu içen
Dokunmasın için deği!
Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı,
Hep kağıtlara bakarak,
Hep kağıtlardan bakarak
Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u
Aynı anda sevmeyi başararak,
Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı
Çok beğenmeyerek ama
Yine de bu tasarrufunu takdir ederek
Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken
Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi
Yürüyen...
Memurlar...
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar..
Asfaltlar ışıldar,
Buz tutardı resmi yalanlar...
...
Ankara'ya
Öyle yakışırdı ki kar...
Asfaltlar ışıldar...
Yalanlar...
Şimdi ve sonra
Ne zaman Ankara'ya kar yağsa
Elim gönlüm,
Çocukluğum buz tutar
... **