8.5 sene yattı. Hamit için beni iki sefer sıkıyönetime götürdüler. Dövdüler, cereyana verdiler. Çok işkence gördüm. Akla gelmeyecek şeyler. Yusuf Paşa vardı, sonra buradan gitti. Ne kadar burada çocuk, kadın varsa topladı. Paşa hepsini içeri aldı. Ne yapmış bunlar? Bunlar olaylarda 5 lira, 10 lira yoksullara yardım etmişler. Zaten burası fakir bölgeydi. Yusuf Paşa bizi yaktı, mahvetti. Sonra Yusuf Paşa'nın kızı da burada bir MHP'liyle evlendi. Olaylar üç gün sürdü. Üç gün sonra bütün kapılara silahla her kapıya iki asker, üç asker bizi dışarı bırakmadılar. Dışarıdan bizim yanımıza gelen Adana'dan falan gelenleri bizim yanımıza almadılar. Akrabalarımız geliyordu.
Maraş olayları bir ırkçılıktır, katliamdır. Burada Sanat Okulu Müdürü vardı, o müdür öncülük yapıyordu. Toplamış milleti. Kökümüzü tam kurutuyorlardı. Allah razı olsun o silah nasıl geldiyse geldi, komünist Osman adında bir arkadaşın silahıymış. Buraya geliyorlardı, başka mıntıkalardan solcuların evleri taranıyordu, adamlar ölüyordu.
Maraş katliamı, Kerbela vakası gibi. Öyle insanları, öyle işkenceyle öldürdüler ki aklın hayalin almaz. Bunlarda insanlık diye bir şey yok. Hayvanın tekerine bindiriyorlar kadını, kadın 60 yaşında dönüyor tekerde. Döne döne kadıncağız can verdi. Mesele çok, anlatmakla bitmez. Burada keselim artık."
ÜÇ GÜNLÜK VAHŞETiN KRONOLOJiSi
16 Aralık 1978: Çiçek Sineması'nda, ülkücülerin gözde filmi 'Güneş Ne Zaman Doğacak' gösterimdeydi. Film arasında sinemaya bir ses bombası atıldı. Sonradan adının Ökkeş Kendir (Şendiller) olduğu anlaşılacak olan genç, telefonla gazetelere, "Komünistler sinemayı bombaladı" haberini verdi. Olaylar için ilk fitildi.
20 Aralık'ta, sol görüşlü iki öğretmen akşam okullarından döndükleri sırada yol ortasında vurularak öldürüldü.
■ 21 Aralık'ta solcular ve Alevilerden oluşan büyük bir kalabalık cenazeleri almak üzere devlet hastanesi önünde toplandı. Bu sırada şehrin başka bir noktasında da sağcılar ve özellikle Sünni halk toplandı. Günlerden cumaydı.
Cenazeleri alan sol görüşlü ve Alevi kitle, kentin merkezine doğru ilerlerken, diğer grup tarafından taşlanmaya başlandı. Hedef, cenazeleri Ulu Cami'ye sokmamaktı.
Atılan taşların yanı sıra sopalı saldırı da başladı, silah sesleri duyuldu; cenazeler omuzlardan düşerek yerde kaldı. Polis de kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açtı.
Olaylar 22 Aralık'ta da devam etti. Kargaşada, solcuların ateşi ile üç sağcı öldü; bu haber ortalığı daha da karıştırdı.
23 Aralık'ta Alevi mahallerinin etrafı sarılmış; maskeli ve silahlı bir grup mahalleye saldırıya geçmişti.
Katliam üç gün sürdü, asker yoktu; ancak üç gün sonra asker devreye girdi.
SiNEMANIN YERiNDE BUGÜN OTOPARK VAR.
19 Aralık 1978 günü Çiçek Sineması'nda, Kırım Türkleri'nin anlatıldığı ve Cüneyt Arkın'ın oynadığı 'Güneş Ne Zaman Doğacak' filmi gösterilecekti. Sinemada o gün bombalar patladı ve Maraş olaylarının önü alınamadı.
YAŞAR AKPINAR / DÖNEMiN TANIĞI
"Tepemize taşlar yağıyordu"
Kırkaltı yaşındaki Yaşar Akpınar, işçi Partisi'nin eski Kahramanmaraş il Başkanı. 18 yaşındayken Türkiye işçi Köylü Partisi üyesi bir genç ve olayların tanığı olarak anlattıkları şunlar: "Ben o dönem Türkiye işçi Köylü Partisi'nin üyesiydim. Öldürülen öğretmen Mustafa Yüzbaşıoğlu özellikle partimizle iyi ilişkileri olan bir arkadaşımızdı. Onun ölümü hepimizi sarstı. Cenazeye biz de parti olarak katıldık. Cenazeyi devlet hastanesinden aldık. Cenaze çok geciktirildi. Hastaneden cenazeyi vermediler, bilerek geciktirildi. Çok kalabalıktı cenaze. Ulu Cami'nin oraya inmeden önce durdurulduk. Tepemize kaleden, apartmanlardan taş yağıyordu, biraz ilerledik, Ulu Cami'den taşlar geliyor. O arada geri çekilmek gerekti. Bir süre sonra asker havaya ateş sıkarak müdahale etti. Olaylar biraz durulur gibi oldu. Cenaze alınıp tekrar Yörükselim'e dönüldü. Ben de Yeni Mahalle'de oturuyordum, oradaki evimize döndüm. Oturduğum semt bir Alevi-sol yer olmamasına rağmen, ülkücüler ve MHP'liler gruplar halinde sloganlar atıyordu. 'Ulu Cami'yi taşlamışlar', 'Kanımız aksa da zafer islam'ın' türünden sloganlar ataraktan halkı galeyana getirmeye çalışıyorlar. Gece boyunca devam etti o. Ertesi gün 10'a kadar hiçbir şey yoktu. Ondan sonra yeniden silah sesleri, ayaklanmalar sürdü. Toplumu tahrik edici unsurlara özellikle ben kendi mahallemde şahit oldum. Allah'ını seven yürüsün, din elden gidiyor', 'Camileri yakıyorlar, taşlıyorlar' söylemleriyle halkı galeyana getirip kendilerinin istediği yöne yönlendirdiler.
Yeni Mahalle'de de Alevilerin oturduğu evler vardı. Onlar yakıldı, gördüm onları. Kaçan kaçtı, kaçamayan insanlar öldürüldü, diğerlerinin de evdeki eşyalarının kaçırılması, talan edilmesi başladı. Hem öldürüyor hem eşyalarını alıp götürüyorlardı. Talanlar şehir merkezinde de devam etti. O yıllardan talana katılıp da bugün zengin olan insanların olduğu söyleniyor."
OLAYLARIN MERKEZiNDEKi ULU CAMi
Öldürülen öğretmenlerin cenazesi binlerce kişiden oluşan kalabalın omzunda Ulu Cami'ye getiriliyordu. Ancak taşlarla, silahlarla kalabalık dağıtıldı. Cenazelerin Ulu Cami'ye getirilmesine engel olundu.
YUNUS iLHAN / ÜÇ NUMARALI ÜLKÜCÜ SANIK
"Muhakkak ki ülkücüler de kullanıldı"
Yunus ilhan, Çiçek Sineması'nın bombalanması olayında Ökkeş Kendir'le (Şendiler) birlikte yargılanan, kendisinin üç numaralı sanık olduğunu söyleyen ülkücü isim. Geçen aylarda MHP üyeliğinden istifa etmiş. Bugün Maraş'ta ressamlık yapıyor:
"Ben olayların mağduruyum. Çiçek Sineması'nı bombalayan kişi Salman llıksoy. Bu çocuk hiç ceza almadı, çıktı gitti. Bizzat görevliler görüyorlar, adamın eline aldığını, bombayı attığını görenler var. Bombalama olayında yer almadım. Ama Ökkeş diyor ki, Yunus da vardı.
Ben o dönemler ülkücüydüm. 22 yaşındaydım. O olaylarda, o kadar çok şey var ki. Oraya girdiğim an çıkamam. Ben ne sağın, ne solun, ne MHP'lilerin bu olaylarla ilgili bir şeyinin olduğuna inanıyorum. Muhakkak ki ülkücüler de kullanıldı. Herkes kullanılıyor. Bu millet faturasını ödüyor sağcısıyla, solcusuyla, Alevi'siyle, Sünni'siyle. Türk milletinin en asil boyu Alevilerdir. Böyle olduğunu bugün öğrendim. Dün bunun kadar da bilmiyordum. Öğrenmekten dolayı da son derece mutluyum. O dönem herkes kullanıldı. Başta Maraş kullanıldı. Ben aklandım.
Cezaevine girdim ondan sonra aklandım. Maraş olayıyla ilgili beraat ettim.
Ökkeş'i tanırdım. Ülkü ocaklarında o zamanlar çaycıydı. Bir çaycının bugün kalkıp da bombalama talimatı vermesi olur mu? Türkiye'de kullanılan insanlar var. Rahmetli Bülent Ecevit kalkıp da bunu söylüyorsa (MiT meselesi) boşu boşuna söylemiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başbakanlığını yaptı ve dürüst bir insandı. Onurlu bir tavır sergiledi."