beyazıt ı bistami hz. vahdet-i vücud mertebesine ulaşınca; "cübbemin altında bütün noksanlıklardan arınmış zat, ne büyük zattır." demiştir. beyazıt ı bistami hz. kendine geldikten sonra, öğrencileri ona bu söylediklerinden haberdar etmişlerdir. beyazıt ı bistami de; "bir daha böyle bir şey dersem beni vurun." diye emretmiştir. belli bir süre sonra tekrar o sözü söylemiş, talebeler emri yerine getirmek için davranmış lakin bir şey yapamamışlardır. tekrar beyazıt ı bistami hz. ne, yine o lafı ettiğini söylemişlerdir. "emrimi uyguladınız mı?" demiştir beyazıt ı bistami. öğrencilerde uygulamalarına rağmen ellerinden bir şey gelmemiştir. sonra da beyazıt ı bistami hz. bir iğne istemiş, vücuduna batırmış ve acısını hissetmiştir. sonra da bu durumu öğrencilerine anlatmıştır. allah c.c ne buyuruyor? "şu arşa, göğe sığmam ama mümin kulumun kalbine sığarım."
hallac ı mansur olsun, beyazıt ı bistami olsun, hepsi tasavvufta en uç noktalara gelmişlerdir. her olayı mevladan bilmişlerdir. o yüzden bazı şeyleri mazur görmek lazım. bu lafları biz etsek, allah muhafaza şirk olur. ama o insanlar artık aklı yitirme noktasına gelmişler, kalpten görenlerden olmuşlardır.