michel foucault

entry91 galeri video1
    38.
  1. Michel Foucault, Fransız düşünür ve tarihçi. Toplumların işleyişini sağlayan kavramlar ve kodlar, özellikle de bir toplumun kendi kendini tanımladığı, dışlama ilkesi üzerine araştırmalarıyla ünlüdür. Çağdaş dil araştırmaları ile toplumsal değişmenin tarihi arasında ilişki kurarak kapitalist toplumların işleyişine yeni bir eleştirel bakış açısıyla yaklaşmıştır.

    Paris'teki Yüksek Öğretmen Okulu'ndan (École Normale Supérieure) 1948'de felsefe diploması alarak mezun oldu; 1950'de psikoloji, 1952'de psikopataloji diploması aldı. Deliliğin tarihi; üzerine çalışmasını doktora tezi olarak sunan Foucault, 1960-1968 yılları arasında Clermont-Ferrand Üniversitesi'nde felsefe dersleri verdi. 1968'de Vincennes Üniversitesi'nde felsefe profesörü oldu. 1970'de başlayan Collége de France'taki düşünce sistemleri tarihi profesörlüğünü yaşamının sonuna kadar sürdürdü. Yaşamı boyunca, Avrupa'da çeşitli toplumsal ve siyasal sorunlar çevresinde gelişen aydın hareketlerin içinde yer aldı.

    Foucault, ilk çalışmalarında akıl hastalığı konusuna eğildi ve toplumda, akla aykırı; kavramının oluşmasını ele aldı. Toplumsal bir kurum olarak akıl hastanesinin gelişmesini inceleyerek , akıl hastası nitelemesinin, her toplumun kendisinden farklı olanı belirleme gereksiniminin bir sonucu olduğunu öne sürdü. Mallaide mentale et personalite (1954; Akıl Hastalığı ve Kişilik) ile Folie et deraison: Histoire de la folie a l'age classique (1961; Delilik ve Akla Aykırılık: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi) bu dönemin ürünleriydi. Foucault, Folie et deraison'da, orta çağda ve 17-18. yüzyıllarda cüzzamın yol açtığı toplumdan dışlanmışlık konumunu inceledi. Freud ile önceki psikiyatri kuramları arasındaki ilişkiyi ele aldı.

    Michel Foucault, Deliliğin Tarihi'nde, deliliğin gündelik yaşamın bir parçası sayıldığı, kaçıklarla çılgınların sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları Orta Çağdan, tehlikeli sayılmaya başladıkları, tımarhanelere kapatıldıkları, öteki insanlarla aralarına ilk kez duvarların çekildiği on sekizinci yüzyıla kadar, Batı'da deliliğin arkeolojisini irdeliyor.

    Deliliğin fantastik dünyasında dolaşırken Foucault, aslında "deli"nin bize onun deli olduğuna karar veren, onu öyle konumlandıran genel toplumsal harita üzerinde işgal ettiği yer itibariyle yansıdığını gösteriyor. Her çağın kendi ütopyası içinde kendini arındırdığı, saflaştırdığı, idealleştirdiği tarihsel yolculukta, delinin bu arınma ayin ve oyunundaki yerini ve rolünü kavramamızı sağlıyor. Bu nedenle, Deliliğin Tarihi, aynı zamanda aklın tarihinin ana hatlarını da ortaya koyuyor: Akıl, kendini ancak deliliğin zıddında, deliliğin zıddı olarak tanımlayabiliyor. Öyleyse delilik, toplum düzeninin varlığı için gerekli; çünkü bu düzen ancak kendi negatifinin aynasında kimlik bulabiliyor.

    alıntı
    0 ...