sıkıntı büyüktü. bol para lazımdı. aksi halde belamı sikeceklerdi. üniversite döneminde millet karı kıza takılır batak oynar ama benim gibi mal ise başka ortamlara takılır, beladan geri durmazdı. bilmemne semtinin bilmemne kıraathanesinde bir masa vardır. herkes çok iyi bilir ki burada kumar oynanır. karanlık adamlar buraya takılır ama bunlara karanlık dediğime bakmayın özünde garibanlardır. tek bir emriyle insan öldüren azman adamları yoktur onların. veya bir bmw x6'ya binemezler ama hatırı sayılır kabadayılıkları vardır. üniversitede bir kez iibf'den bir lavukla kavga etmiş ve onlara da haber vermiştim. adam beni epey tehdit etmişti ama yanımda 4-5 tane hayatın sillesini yemiş ve hayat üniversitesinden hayat kadını gibi mezun olmuş bu cevval yüreklileri götürmüş dayak yemeyi bırak görüntümüzden ötürü dayak bile yememiştik. çünkü görüntümüz yetmişti.
bizler bilmemkaç kontöre bilmemkaç sms hakkı alıp milletle tıkır tıkır sabahlara dek mesajlaşacak kadar cıvık değildik ama hayatın sillesini sağlam yemiştik. 2-3 liraya iddaa oynayıp kendini dostoyevski'nin kumarbazı zanneden embesiller değildik biz. özünü yaşayıp yağsız çalışıp hasara uğrayan motor gibi içimizden bir şeyler ezile ezile umudu her geçen gün azaltarak bitire bitire yolumuza devam ediyorduk. asla bir üniversite öğrencisi gibi olamadım. üniversiteli salakların bir evde toplanıp akşama dek teknolojik ürünlerin fiyatı hakkında laklak etmesine veya lecola içerek öğrenci=fakir sempatikliğine dayanacak adam değildim. doğuştan gaddarım. sinirli ve hesapçıyım yeri geldiğinde. patrick süskind'in romanındaki keneyim. amacım sadece yaşamak. gerekirse 10 lira için arkadaşımı satarım ve hatta kumar borcum yüzünden sıkıştırılırsam gerekirse arkadaşımın boğazına bıçak dayayıp ondan borç 200 lira isterim. yaparım. to be continued.