üniversite'ye gelirken hatta hazırlanırken çok ihtişamlı bir karşılama beklemiş biri olarak yazıyorum bunları...
intihar mektubu gibi oldu lan. hatta ve hatta* siz bunları okurken, ben çoook uzaklarda ense yapıyor olacağım.
öss*ye hazırlanırken hayal kurdururlardı zorla, kaliteli üniversite ve bölümleri düşlemekle kafayı bozduran depresyonlara gebe olurduk. ****
haliyle beklenti yüksek olunca hayal kırıklığı da onun çapınca büyüyordu. bir sene de dershaneye giderek on bir yıllık açığımı kapatma çalışmalarını azimle sürdürdüm her şeye rağmen. lisede eğitim namına pek bir herze yiyemediğimden okul puanım da düşüktü. ters orantılı olarak sınıftan *"en yüksek ham puan alan kişi" sıfatıyla çıkmak üzerimde tatlı bir sarhoşluk yarattı. yaratsa ne olacak?* yani k*çı öyle bir yırttım ki benden 20 puan fazla alan arkadaşımla aynı bölümü kazandım. öyle diyeyim siz anlayın. ki o da okul birincisiydi. yine iibf, yani işsiz insanları barındırma fakültesi bölümlerinden birini kazandım. her neyse...
bölümü kazandık, güzel. üniversite kocaman, -ebesinin şeyi gibi kampüs- güzel, yeni yeni hatta mini mini birler seninle gelmiş kayda o da güzel.
lakin ders yılı başlayınca insan anlıyor ki sen oraya okumak için değil yılmak için gelmişsin. sabahın 8.45'inde prof. ların devlete veryansınını dinlemeye, kayıt yenileme dönemlerinde en kıl hocaya kalmamak için saç baş yolmaya, yaz okulundan nemalansın diye dersten kalmaya, ara ara da geziydi şenlikti hafiften sürtmeye gelmişsin. nitelikli bilgi üreten beyinlerin yurt dışına kaçışını hep yadırgamışımdır, üniversitede ilk senemin bitişine dek. artık öyle bir düşüncesizlik içinde değilim. ayıldım, paklandım ne mutlu bana! ilk defa yaz okuluna kaldığımda amaan, ne olacak? hem başka arkadaşlarım da var yaz okulunda. hem fena mı yeni insanlarla tanış... derken tabii ben okula gitmekten soğuduğumu zamanla da okula zaten gitmediğimi fark ettim.
güç bela ikinci senemi okumaya başladım. ne zaman bir tatil olsa veya eve gitsem, sürekli hangi bölüm? kaçıncı sınıf? ne olucan? muhabbeti dönmekte. ki ülkeyi insanlığı falan kurtarmam gerektiğini zaten biliyordum ben. fakat seneler geçtikçe bir şeyi daha anladım ki "insan umuduyla yaşarken mutlaka bir başkasınınkini sömürür, hatta somurur". çok değerli arkadaşlarımın hemen her hevesimi ve girişimimi bloke ettiklerinde anladım, evet. geldik üçüncü seneye, ben bölümümden bıkmışım. bana edebiyat yazdırmayan herkese ayrı sövüyorum, "rehberlikçi". hala ve ısrarla aynı kişiler bölüm, sınıf, ne olucan? muhabbetinde(akraba ziyaretleri ve zorunlu göç yasası adlı tartışma programında hissediyordum kendimi). ben olmuşum oyun, set ve maç. kimsenin haberi yok. toplum baskısı diye bir hede var ya hani, hep siyasi mevzularda dillerden fırlayan. işte o baskı enseme üç hafta üst üste mağlubiyet almış bir barselona hüznüymüşçesine oturdu(nereden fırladığı belirsiz bir "komşunun başarılı çalışkan* oğlu"nun tam yanına). o sene de öyle geçti, eve çıkma sevinci ve nefes alabilme yetisini kazanmak-ki gereksiz- dışında bir faydalanımım olmadı. ben, her sene yaz okulu ve ne olsun iyi işte muhabbeti yaparak dördüncü seneye geldim. ilk dönem ki hezimetimin sonucu okulu bir sene paşalar gibi uzattığımı ben değil istatistikler söylüyordu. o kadar da üzülmüştüm, betimsel istatistik dersini seçmeli olsa da zorla verdikleri için. fakat zamanla bir şeyi daha anladım ki rassal bir şekilde seçilen bahtsız bünyelerimizin okumayı ve hayata atılmayı hak etmediği varsayımı üzerine hazırlanmış bir gözlem/deney in içindeyiz.
bu ahval ve şerait öğrenci bünyelerimiz üzerinde hüküm sürerken "işi biraz da dalgaya alma"nın bedelini ödemeye başladım. bölümden arkadaşlar okulu yarım dönem erken bitirip gittiler. hatta allah sizi inandırsın* eskişehir'de öğrenim gören bir arkadaşım okulu 2,5 senede bitirdi. bildiğin 4 senelik okul ya! hadi bir-iki ders bırakmış olsun, ne çıkar? okula benden sonra girip de önce bitiren var yahu! bense hala bölümü bırakıp edebiyata hazırlanmayı düşünüyorum. kafam nasıl bir milyon içinde bilmeden(siz tahmin edin artık)... velhasıl okulu uzatmak, baba parası yemiyorsanız çok g*te kaçan bir şey. hiç denemeyin! zaten birazdan interneti kapatıp köyüme dönüyorum. ühühühüü...
pişmanlıklar ve yozlaşan genç bünyelere ohş:
___________________________________
doğru dürüst bir iş bulup çalışamadığıma ve sefillik ettiğime mi yanayım? koca 50.000(elli bin) kişilik üniversitede bir hatun eline dahi değemediğime mi yanayım? şaka tabii değdim ellerine ehm yoksa bilgisayar bağımlısı olduğum için insan görünce korkup tırstığıma mı? make your choice! heh anca sinema ve bilgisayar oyunu/programları dağarcığım gelişti mına koyiim, şimdi düştü jeton.
devamı ve ayrıntılı bilgi için hatta yazım ve imlâ yanlışlarında görüşmek üzere, seyyar'la kalın. apostrof stayla. *