"bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı."
çanakkale'ye gitmiş, orayı görmüş biri olarak diyebilirim ki bu şiirin en anlamlı yeri bu dörtlüktür. ne mutlu bize ki dünyaya ders olmuş bir savaştan galip çıkan insanların torunlarıyız. ne mutlu bize ki yaşadığı toprağı namusu belleyip kanıyla damla damla sulayan ardı ardına 3 neslin evlatlarıyız. ne mutlu bize ki tarihimizde anlata anlata bitiremeyeceğimiz bir sürü kahramanlık var. hem de öyle dehşet verici kahramanlıklar ki, doğaüstü güçlerin yardımıyla ilgili efsaneler yaratmıştır beyaz sarıklılar diye. ne mutlu bize ki eledim eledim holluk eledim , çanakkale içinde , izmir marşı gibi daha nice türkünün, marşın, şiirin mirasçılarıyız. ne mutlu ki kınalı kuzular 'ın çelik gibi kemikleri ile bu yeni ülkeye temel atmışız.
ne mutlu ki atatürk gibi liderler yetiştirmiş ve en az onun kadar özgürlüğüne düşkün bir milletin kanını damarlarımızda taşıyoruz. başka bir ülkenin emri altına girmektense, toprağa düşüp can vermeyi yeğleyen, öyle bir kan akıtan ki, içecek su bulunmamasına neden olan yüce gönüllülerin gülümseyen yüzlerinden feyz alıyoruz.
sadece 90 yıl önce yazılmış bir şiir... sadece 90 yıl! daha dün yani...
upuzun türk tarihini düşündüğümüzde bir göz açıp kapamak kadar kısa.
ve ne yazık ki daha dün can veren büyük babasını, ninesini, dayısını, halasını unutmuş kişileri barındıran bir nesil oluşmaya başladı bile. ne yazık ki bu mirası korumak yerine kendi refahını düşünerek, 90 yıl öncesinden o'nu düşünüp can vermiş atalarına hainlik edebilecek insanlar yetişmeye başladı bile. hatta durum öye vahim ki, bu ülkeyi korusun, kollasın, yönetsin ve daha ileriye taşısın diye seçip yolladığımız vekiller bile ilk iki kıtayı dahi ezbere söyleyemez olmuşlar.
işte sadece 90 yılda durum bu hale gelirken, kutlu olsun demekten başka yapacak birşey yok ne yazık ki.