sabah oluyor.
kalkıp diş fırçamı aramam gerek. her sabah dişlerimle sevişirken huzurca rahatsız eden, aynalara boşalan diş fırçamı bulmalıyım. saçları özgürlük görmemiş kadın, kalkıp bir düzine yalanlar söylemelisin.
kahvaltı masasında ağzında kırık bir tatla ekmeğe su olmalısın. serin sabahların getirdiği taze aşk kokularından kalma kırık bir tatla.
çayını koyup balkonda bir sigara yakarak istediğin tüm klişeleri yaşaman mümkünken ne diye bu yatak yorgan kaçışların.ucuz romanların. ağır zamanların.
üşüyen ayakların değil fikirlerin. açıkta bıraktığın, umursamadığın,yok saydığın. hayır, giyme demiyorum çoraplarını. hep bir eksik yanın gibi giyinmelisin tüm yalnızlıklarını.
bir kadın olamadın. ya özgür oldun. ya da sade kadın.
tamam. şimdi tüm bu düşünceleri bırakıp dişlerini fırçalama vaktin geldin. 1 kere yalnızlık bir kere durulama..
iyice dağılmış saçların. hayır! yatağa gitmek yok.düşüncelerin bile bugün yaşamak istiyorken güneşin değmesini engelleyemezsin.
aslında evet. sen haklısın. hiç taramazdın saçlarını.
akşamdan kalma parmakların huzursuz, su soğuk olmasına rağmen .her sabah duş almak..
kelimelerini acıyla öldürmek istediğini biliyorum. ıslak ıslak güneşe asınca, üşütüp çürümeye başlayacaklarını bilecek kadar tanıyorsun kendini.
olmadı. çırıl çıplak girdin gene elbisenin içine.evet sen makyajını yaparken aynada kravatını bağlamaya çalışan bir spermin yansıması yok.
evet akşam gelip şarapla seviştiğinde elbisenle sızıp kalıcaksın. hiç fermuarını açmadan çıkartıp atıcaksın sabahına.
uyuma! hayır.
çık dışarı!
ya özgür ol ya da sade kadın.