70'li yılların sanat eleştirmeni Bedrettin Cömert, en son kardeşi Faruk Cömert Hava Kuvvetleri Komutanı olduğunda gündeme gelmişti. Neyseki yeniden yayımlanan kitaplarıyla bu önemli yazar ve eleştirmeni yeniden hatırladık.
Yolun ilerisinde kırmızı renkli bir Simca'da üç kişi bekliyordu. Cömert çiftinin arabası hareket edince kırmızı Simca da hareket etti. Volkswagen'in yolunu kesen Simca'dan iki kişi dışarı çıkıp araca ateş açtılar
O belalı 1978'in 11 Temmuz gününü nasıl unuturum? Ankara'nın dayanılmaz sıcağını bir anda buza döndüren cinayeti. Bedrettin Cömert, vurulmuştu. Türk Dil Kurumu'nun kurultayı sürüyordu. Aziz Nesin, Adnan Özyalçıner, Gülten Akın'ın da içinde olduğu bir grup yazar bir girişim için onu bekliyorduk. Onun yerine öldürüldüğü haberi gelmişti: Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Başkanı Bedrettin Cömert sabah saat 08.45'de Ankara Gaziosmanpaşa, Karagöz Sokak'taki evinden çıkıp mavi renkli Volkswagen arabasına doğru yürüdü. iki adım arkasından italyan asıllı karısı Maria onu takip ediyordu. Arabalarına binip motoru çalıştırdılar. Yolun ilerisinde kırmızı renkli bir Simca'da üç kişi bekliyordu. Cömert çiftinin arabası hareket edince kırmızı Simca da hareket etti. Volkswagen'in yolunu kesen Simca'dan iki kişi dışarı çıkıp araca ateş açtılar. Çapraz ateş sonucu Cömert olay yerinde öldü. Karısı Maria ağır yaralandı.
Bedri, öldürülmeden birkaç gün önce Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve idari Bilimler Fakültesi dekanlığınca, faşistlerin şiddet eylemlerini araştırmak için oluşturulan bir komisyona atanmış, ancak, 'can güvenliğinin bulunmadığını' söyleyerek bu görevi kabul etmemişti. Ölümü onun bu gerekçesinin kanıtı oldu. inandığımız şey onun 'bilinen güçlerin desteklediği faşist kontra çetelerinin hedefindeki bir bilim adamı olarak katledildiği'ydi.
'Belki de büyük laflar edeceğim'
Sonrası hep tekrarladığımız acı senaryo... Kurultaydaki bir bölük yazarın içişleri Bakanlığı'na yürümek isteyişi, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'in başsağlığı için kurultaya geleceği haberiyle bir anlık duraklayış ve Ecevit'i kurultay adına karşılayan Aziz Nesin'in öldürülenlerin hesabını soruşu, bundan sonra gençler öldürülmesin diye, onların yerine öldürülmek isteğini dile getirişi... Zehir zıkkım bir eleştiri.
Her şey buğulu bir resim gibi şimdi. Yalnızca bir şairden dizeler. Bedrettin Cömert'in dizeleri:
Geçirdiğim bütün hastalıklardan sonra
Mutlaka ayırt edeceğim beni götürecek sancıyı
Daha gitmeden
Henüz korku çizgileri yüreğime akarken
Salt karımın yüzüne bakacağım
Eğer yalnızsam
Ve görünüyorsa
Alışamadığım yumuşaklığına gökyüzünün
Belki de büyük laflar edeceğim
Ölümden bile korkmadı desinler diye.
1951'de henüz bir ortaokul öğrencisiyken Varlık dergisinde yayımlanan şiirleriyle edebiyata giren Bedrettin Cömert, önemli bir estetikçi ve eleştirmendi. Döneminin hemen hemen tüm ilerici dergi ve gazetelerinde eleştirel denemeler yazarken şiirden caymaya karar verdi. Bunu da 4 Mart 1969 tarihli mektubunda Hasan Hüseyin'e "... ben şiirlerime güvenmiyorum artık. Şiirdeki duyarlığımı eleştiriye uygulayınca daha verimli, daha yararlı oluyorum. Kendimi ozan saymıyorum senin anlayacağın" sözleriyle bildirmişti. Kırık bir söyleyişle şiirlerini kötülemişti: "Gençliğimin ilk yapmacık heyecanlarından sıyrıldım artık" diye yazacaktır.
Şiirleri ölümünden sonra, 1979'da Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak adıyla yayımlanırken, Hasan Hüseyin (Korkmazgil) şöyle yazacaktı:
inceliklerin uzmanıydı...
"Felsefe, Estetik, Eleştiri... evet ama, bir de ozan yanı vardı Bedri'nin, ki çokları bilmez bunu. Yaygın deyimle, şiir onun ilk göz ağrısıydı. Ama o, hele de 70'lerden sonra, öbür alanlardaki yoğun çalışması yüzünden, şiire sen biraz şöyle dur, sevgilim demek zorunda kalmıştır. Günün birinde, yıllar yılı yazıp bir köşeye attığı şiirlerine dönebileceğine, onları gün ışığına çıkarabileceğini düşünüp durdu..."
27 Eylül 1940'da Samsun'un Vezirköprü ilçesinde doğmuş, ortaöğrenimini, parasız-yatılı olarak Sivas Lisesi'nde yapmıştı. Yükseköğrenimini, italya hükümetinin bursunu kazanarak, Roma Üniversitesi italyan Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde yapmış, aynı üniversitede 'Son Elli Yılda Türkiye'de Sanat Eleştirisi' adlı teziyle de doktorasını tamamlamıştı.
Türkiye'ye dönüşünde felsefe doktoru olarak Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü'nde göreve başladı. 'Benedetto Croce'nin Estetiğinde ifade Kavramı ve ifadenin iletimi Sorunu' adlı ve sanatın yalnızca bir oyundan ibaret görülmesinin, zamanla, sanatın gerçek karakteri olan estetiği dışlayacağı odaklı teziyle de aynı kürsünün 'Doçent Doktor' sanlı öğretim üyesi oldu. (Bu tez ölümünden sonra, Croce'nin Estetiği adıyla kitaplaştı.) Çevirileri dışındaki ilk kitabı Estetik 1975'te yayımlandı. Cömert E. H. Gambrich'den yaptığı Sanatın Öyküsü ile Türk Dil Kurumu'nun 1977 Çeviri Ödülü'nü kazandı Aynı yıl Giotto'nun Sanatı yayımlandı.
Nesnel eleştiri temsilcisi
Giotto, insanlık ve tarih görüşüyle olduğu kadar, biçim ve üslup bakımından Batı resim tarihinin önemli bir dönüm noktası, ortaçağın ayaklarını yere bastıran ilk devrimci sayılır.. Bedrettin Cömert onu yorumlarken okuru her çağın insanına yepyeni bildiriler sunan , insanlığa yeni ufuklar açan biriyle tanıştırır. Çünkü Bedrettin Cömert Hacettepe Üniversitesi'nde düzenlenen bir seminerde sunduğu 'Sanat Kuramı ve Sanat Tarihçiliği' konulu bildirisinde tanımladığına benzer bir sanat tarihçisiydi: "Sanat tarihçisinin, gelişme eğilimini hiç bir zaman yitirmeyen bir duyarlık yeteneği, öte yandan, bu duyarlığı sürekli ayakta tutan, onu yeni boyutlara ulaştıran bilgisel birikim ve yorum bilincinin olması gerekir. Sanat tarihçisi tarihçi nitelemesine sığınarak ne çağından ne gününden soyutlayabilir kendisini. Biz geçmişin olaylarına ancak çağımızın yaşanmasıyla elde ettiğimiz görüntü perdesi aracılığıyla bakabiliriz. Sanat yapıtına sanatsal bilinçle ve duyarlıkta sızabilmek için kuramsal hazırlık zorunludur. Estetik bilimi büyük ölçüde bu kuram birikimini sunar fakat bununla da yetinilmemelidir. Sanat tarihçisinin, bir sanat yapıtını, estetik biliminin sunduğu araçlarla değerlendirip, gerçek tarihsel yerine oturtabilmesi için eleştirel bir tavırla yapıtlara eğilmesi gerekir. Dolayısıyla sanat tarihçiliği eleştirel mercekten geçtikten sonra, sanatsallığı saptanmış yapıtları yaratıldıkları çağ ve toplumla ilişkiye sokarak bu sanatsallığın nedenini açıklayan, bu nedeni önce yapıtın kendisinde bulup, sonra toplumun, toplumsal kültürel bağlamında gerçeklendirebilen bir etkinliktir..." (Bedrettin Cömert'e Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1980)
Cömert 'nesnel eleştiri'nin ülkemizdeki önemli temsilcilerinden biridir. Onun eleştiri yazıları da, şiirleri gibi ölümünden sonra, 1981'de Eleştiriye Beş Kala adıyla yayımlandı.
Cömert'in önemli çalışmalarından Mitoloji ve ikonografi de ölümünden sonra 1980'de yayımlanabildi. Bedrettin Cömert benim için önemli bir incelik uzmanıydı: "Sanatla, edebiyatla uğraşan kişinin, hele de toplumcu, devrimci bir görüşü benimsiyorsa, yalnızca dünya görüşünü oluşturan genel doğrultularla yetinmemesi, özel olarak sanat sorunlarının en ince ayrıntısına kadar eğilmesi zorunludur."
alıntı: SENNUR SEZER
De Ki Basım Yayım'da uzun süreden sonra yayımlanan yapıtları hem bu incelikler uzmanını tanıtacak hem de onun ölümünün acısını tazeleyecek...