ağrı kesici

entry66 galeri
    18.
  1. sürekli baş ağrısı çekenler erken yaşta ölürlermiş... sonra hayat kaliteleri de belli bir düzeyin üstüne çıkamazmış... ağrıyı kesmek için kullandıkları ağır ilaçlar ya delermiş midelerini ya da ağır kramplar yaşatırmış kalitesizce... çok sigara içermiş genelde başı ağrıyanlar, ağrıyı hafifletmek için... geceleri öyle bir ağırlık çökermiş ki, gözleri kaldıramaz bu ağrıyı anca ortak olurmuş... iki-dört nöbetinde başını ağartan ağrıyı çekenler hissedilen ağrıyı ikiyle çarparmış... beş tek sayı olduğundan değil gözleri ağrıya yenik düştüğünden nöbet sonrası sekize kadar ikiye bölünürmüş ağrı... tam üç saat ağrılı bir uyku çektikten sonra ağrıyan başını yavaşça yataktan kaldırıp iki yana sallarmış baş ağrısının varlığını hissetmek için... yine ağır gün başlarmış sonra... bu ağrıyı öylesine kanıksamış ki, bir gün ağrısızca uyanmaktan korkar olmuş... sanki ağrıyı nüfusuna geçirmişçesine... öylesine sahiplenmiş ki ağrıyı, artık ağrı kesiciyi kesmiş kendinden ağrısını daha içten hissetmek için...
    ağrıda boş değilmiş sahibine karşı ve hissettirdiği her ağrıda sızlıyormuş içi, burkuluyormuş hatta... ama görev kutsalmış ve nöbet namusmuş... sahibine yaşattığı bunca ağrıya artık katlanamayıp kafasına koymuş sadık ağrı bir gün gitmeyi... bir sabah sahipsiz uyanmayı... ve bilir misiniz hiçbir ağrı sahipsiz varolamaz... ağır bir bedel ödemeyi göze alan ağrı, sahibinin kendinden kurtulması için yediyi beklemiş... yani kendini öldürmek için... sormadan edememiş kendine, sahibime bunca acıyı yaşatmak zorunda mıydım? sonra hatırlamış sahibinin ağrısında var olduğunu ve o ağrı çektikçe ben varım... varlığımı korumak için ağrıtmak zorundayım başını... o nun başı ağrıdıkça bana sahip olabilirdi yoksa ben varolamazdım zaten... son bir kez ağrıttım başını dedi, sadık ağrı ve boşluğa bıraktı kendini... sahibi için kendinden vazgeçen sadık bir askerdi ağrı, sadece emirlere uyuyordu... ilk kez kendini dinleyip, sahibini, sahibinin artık ağarmış başını yalnız bıraktı... ve gururla kayboldu gözden...
    uyandığında, yine yaşça kaldırıp başını yastıktan her zamanki gibi sallamış iki yana... ama ağrı gelmemiş görev mahalline... tekrar, tekrar sallamış başını iki yana... ama hissedemiyormuş ağrıyı bir türlü... ağırmayan bir başla yaşamayı öylesine unutmuş ki, unuttuğu yeri bile hatırlamamış... nasıl yaşanıyordu ağrımayan başla? düşünmüş ama bulamamış... başımı kaybetmekle ağrımı kaybetmek aynı şeymiş, diye geçirmiş içinden... ağrı kesiciyi suçlamış sonra, sen kestin benim ağrımı diyerek yüklenmiş ona... tüm hıncını almış ondan... ve bir dikişte tüm kutuyu yutmuş... üstüne soğuk su içmiş...
    dokuza kadar hissetmemiş hiçbir şey... dokuzu hiç geçe ağır ağır kesilirken başı... ağrısı için başını ağrıtmaktan çekinmeyen bir adam gibi kaybolmuş gözden, gururla..
    ağrı ve adam buluşmuş mu? hala meçhul ama her baş ağrıması gerektiği için ağrırmış bunu unutmamalı...
    0 ...