"olsun" diye kendimizi yırttığımız ama çoğunluğu başkalarının değer yargılarına ve beğenilerine göre biçimlenmiş ilişkilerde hayatımızı harcıyoruz. olmaycak duaya amin diyor , çabalıyor , koşturuyor ama sonuç alamıyoruz ve doğal olarak çok yoruluyoruz.bir kısım insan kendisini sadece alkole, maddi değerlere , cinselliğe gömerek uyuşmaya çalışıyor , kimi inançlarla teskin edip uyuşmak peşinde (kuantumlar,feng şuiler vs.) ama iş görmüyor . aslında tek ihtiyacımız içten bir söz, gülümseme , şöyle kocaman sarılacak kollar.
kendimizi tanımadığımız için erken ve saçma sebeplere dayanarak yaptığımız seçimler bizi paramparça ediyor. kendimizi gerçekten tanımadan yaptığımız seçimler yüzünden ne istediğimizi farkettiğimizde çok geç oluyor. sevgi ve şımartılmaya (her zaman) aç olan insan ruhu sevilmeden , özlenmeden , arzulanmadan geçirilen yıllar içinde kuruyor , unufak oluyor. mesleğine ,gelirine göre seçtiğin erkek yıllarca 1 çiçek almayı akıl edemiyor, çiçek almayı eve saksı çiçeği getirmek sananı var. en iyi giyinen, en güzel , en alımlı diye seçtiğin kadın annesinin , arkadaşlarının , işinin ve bin türlü "sen" haricindeki şeyin oluşturduğu dünyasında sana "lutufen" yer açıyor.hiçbir zaman seni gerçekten sevdiğine emin olamıyorsun ...
sonra gözler , gönüller kaymaya başlıyor. kendimizi ve duygularımızı kirletiyor , onurumuzdan feragat ediyoruz. başka beğenilerde , başka algılarda beğenilmenin peşine düşüyoruz. bir yandan da daha çok harcayıp , daha fazla tüketerek açlıklarımızı doyurmaya çalışıyoruz ve fakat ne yazık ki sevilmenin yerini hiçbiri tutmuyor. uzun yıllar boyunca 1 kere bile isteyerek birine sarılamıyoruz. çok ihtiyacımız olsa bile yanımızdakinin elini tutamayacak kadar kopup gidiyoruz ....