zorunlu tanımdan sonra açıklamamıza geçebiliriz. türkiyedeki kültürsüz liseli oranını irdelemek için öncelikle sistemi ve çevreyi kurcalamak gerekir. sözel sınıflara sadece matematikten korkan insanların gitmesi de bu kültürsüzleşmenin sonucudur. sayısal bölümlere "doktor olcam ben" gazıyla gönderilen öğrenciler de bu kültürsüzlüğün parçasıdır. kültür problemini incelemek için öncelikle bu bölüm saçmalığına bakmak gerekir. öss diye bir sistemde ben edebiyatçı olmak istiyorum diyen bir öğrenciye matematik çözdürülmesi de bu kültürsüzlüğe sebep olan etkenlerden biridir. bu süre zarfında o öğrenci kendini farklı açılardan geliştirebilecekken önüne matematik engeli takılmıştır. lisede verilen edebiyat eğitimi de bu kültürsüzlüğün sebeplerindendir. 4 yıllık lise hayatımda bir tane kitap okutturmayan ve teşvik etmeyen öğretmenler lise son sınıfta bütün kitapların yazar isimlerini ezberletmektedir. bir kültürsüzlük varsa bu kitap okumayan öğrencide değil, onu kitaba teşvik etmesi gerektiği halde sadece kitap isimleri ezberleten öğretmendedir. bir kültürsüzlük varsa ingilizce öğretmenleri yüzündendir. ilköğretim dördüncü sınıftan başlayıp lise sona kadar sekiz yıl ingilizce "öğretilen" insanların liseden mezun olunca tek kelime ingilizce bilmemesi orada verilen eğitimin yetersizliğinden ve ekonomik şartlardandır. aynı yaşlardaki bir özel okul öğrencisi ingilizceye hakim olmaktayken düz lise öğrencisi wat ken ay du seviyesinde gezmektedir. bir kültürsüzlük varsa bu müzik dersi yüzündendir. çünkü insanları yeteneklerine göre cesaretlendirip bir enstürmana teşvik edecek öğretmenler yerine öğrencilerine "serbestsiniz. ben solfej çalışacağım." diyen öğretmenler vardır. bir kültürsüzlük varsa "ben sözele geçmek istiyorum." dediğimde "o aptalların içinde ne işin var?" diyen müdür yardımcısı yüzünden vardır.
geri dönüp bunlara baktığımda çok pişman oluyorum, boşa giden dört yılım için. artık üniversite öğrencisiyim ve birilerinin beni bir şeylere teşvik etme yaşım geçti. önümde dört yılım var. umarım lise gibi geçmez.