boza

entry135 galeri
    13.
  1. Boza; darı irmiği su ve şekerden üretilir.
    Bünyesinde A ve B vitaminlerinin dört türü ile C ve E vitaminleri bulunur. Boza, mayalanması sırasında laktik asit üretir. Ender gıda maddelerinde bulunan bu asit çok değerli olup, hazmı kolaylaştırıcı etkisi vardır. Süt yapıcı özelliği nedeniyle hamile bayanlara ve vitamin kaynağı olarak sporculara tavsiye edilir. Kolera hastalığının tedavisinde son derece etkilidir.

    Boza; mayalı ve gıda bakterilerinin yaşadığı bir içecek olduğundan koruma şartları çok önemlidir.
    Bu nedenle hava alabilen, sağlıklı cam şişede satışa sunulmaktadır. Şişelenmesi sırasında fermantasyonu devam eden bozanın çok hızlı tüketilmesi gerekir.

    2lt., 1 lt ve 0,5 lt. olarak Vefa Bozası seçkin iş yerlerinde özel mermer küpler içinde ve özel ambalajlar ile satışa sunulmaktadır.

    BOZA

    Sonbahardan kışa geçişin en önemli işaretidir boza. Sokaklardan el ayak çekilince akşam saatlerinde şu sesi duyarsınızBooozaaa...Vefa Bozası...;

    içeri adım attığınız an iki şey dikkatinizi çeker:Kısa boylu mermer küpler ve genzinize yerleşen o keskin,nemli,ekşimtrak koku.Aslında bilenler bilir: Bütün mayalı içkilerin yapıldığı ya da bekletildiği yere sinmiş olan kokudur o; damakta belli belirsiz kendini gösterse de içerken anlaşılmaz.Mermer küpler ise,Vefa Bozacısının tescil edilmemiş alamet-i farikası.Soğuk bir kış gecesi sürprizi...

    içinde binbir çeşit vitamin ve güç verici nesnenin bulunduğu, günümüzün sofistike içeceklerine rağmen sıradan, yapımı son derece basit boza, istanbulun en eski semtlerinden biriyle özdeşleşip, 130 yıldır Vefa Bozası adıyla şöhretini sürdürüyor.

    Bir görüşe göre boza, bilinen en eski içki olan biranın ilk hali. Bir Anadolu içkisi olan üzüm şarabından daha eski bir geçmişe sahip. En eski yazılı kaynaklara sahip Mezopotamya (Sümer) ve Mısır uygarlıklarında üretilen birayla boza, hemen hemen aynıdır. Bira hammaddesi olarak kullanılan malt ekmeği, suyla ezilip bulamaç haline getirilir. Karışım mayalanmaya bırakılır. Böylece alkolle birlikte süt asiti de ortaya çıktığından, sözü edilen bira bozaya benzer. Türkiye’de genellikle darıdan yapılan boza, başka ülkelerde yapıldığı yerin başlıca ürününe göre mısır, arpa, çavdar, yulaf, buğday, kara buğday, arnavutdarısı, gernik gibi tahılların unu, bazen da pirinç ve ekmek, nadir olarak da kenevir unu ve karamuk mayalandırılarak yapılır. Kepeği alınmış darı unu kazanda kavrulup, yumruk veya tokmakla dövülerek suyla hamur haline getirilir. Belli bir kıvama ulaşan bu karışım elekten geçirilir. Eski boza veya hamur mayası ile mayalandırılarak serin yerde 3-7 gün dinlendirilir. Şeker veya pekmezle tatlandırılarak içilir. Ülkesine göre alkol oranı % 2-6 arasında değişir.

    Boza, Mısır ve Kuzey Afrika sahilleriyle Akdenizli tüccar gemiciler aracılığıyla batıya, Hazar Denizi güneyinden doğuya, Asya içlerine ve Çin iran ve Afganistan a, Kafkaslar dan kuzeye, Volga havzasına doğru geniş bir coğrafyaya yayılır. Balkan ülkelerinin hemen hepsinin milli içki olarak sahiplendiği bozanın Balkanlar a gelişi ise, iki farklı öyküye dayandırılır. ilkinde, Orta Asya dan kalkıp XI. Yüzyılda Karadeniz in kuzeyinden Balkanlar a kadar geniş bir bölgeyi ele geçiren Kıpçak Türklerinin, bozayı da kültürlerinin bir parçası olarak bölgeye taşıdığı savunulur. ikincisinde ise, horasanlı savaşçı dervişlerden Sarı Saltık yer alır.Horasan dan gelip Anadolu da Hacı Bektaş a bağlanan Sarı Saltık, Rumeli ye yerleşen ilk Müslüman Türk toplulukları da yönetmek üzere, 1263 yılında Babadağı na, bugünkü Dobruca ya gelir. Horasan da öğrendiği bozacılığın bölgede yayılmasına da önayak olan Sarı Saltık, bozacı esnafının piri sayılır.

    En şiddetli yasakların yaşandığı IV. Murad ve IV. Mehmed dönemlerinde istanbul da 300 dükkanda 1005 bozacı çalışırdı. Sarhoşluk vermeyecek kadarı nı içmek helal sayıldığından, meyhaneler, yüksek alkollü tatarbozası satan bozahanelere dönüşür ve bir laf türer: Meyhaneciye sormuşlar şahidin kim diye, bozacı demiş. içki yasağı III. Selim döneminde de sürer.Bu dönemde bozahaneler artık iyice ayak takımının işgali altındadır. Okuryazar takımı, hanımlar, beyler ve aileler bozahanelerden elini eteğini çeker. 93 Harbi olarak da anılan Osmanlı-Rus Savaşı (1876) nedeniyle Rumeli den istanbul a yapılan yoğun göç, bozacılık tarihinde bir dönüm noktası olur. Savaştan hemen önce, Karadağ sınırındaki Prizzen kasabasından istanbul a gelen Arnavut genci Sadık, bir süre mahalle aralarında seyyar bozacılık yaptıktan sonra, kentin eğlence merkezi olan Direklerarası ve Şehzadebaşı na yakın, Vefa semtinde bir küçük bozacı açar. Sadık Efendi, iki yenilik getirir bozacılığa: Birincisi, o dönemin en meşhur bozacısı, Taksim deki Tevfik Efendi den aldığı bozayı bir süre bekletip üzerinde biriken suyu döktükten sonra satar. Benzerlerinden daha saf, kıvamlı ve nefis hale gelen bu tadın şöhreti kısa sürede yayılır. ikincisi ve en önemlisi, o zamana kadar boza, ilkel yöntemlerle üretilip saklanırdı. Bunun için kullanılan ahşap fıçılar, bozayıda etkileyen kötü kokular yayardı. Prizrenli Sadık, bozayı kendisi yapmaya başladıktan sonra fıçı yerine mermer küpler kullanmaya başlar. Genç bozacı ayrıca dükkanını çeşit çeşit kepçeler, güzel bardaklar, şık tarçın ve leblebi kaplarıyla donatır, tadını iyice geliştirdiği bozanın orada içilmesini bir zevk haline getirir. Bir hatırlı müşterinin saraydan öğrendiği meşrubat tarifleri, genç bozacının talihinde yeni bir sayfa açar. Böylece dükkanda, yılın belli aylarında satılan bozanın yanı sıra limonata, şıra, bazı şerbet türleri, dondurma ve salep de satılır. Prizrenli Sadık ın şöhreti kısa zamanda istanbul un dört bir yanına, ağızdan ağıza yayılır. Dükkan, Vefa dışından da gelen seçkinlerin uğrak yeri olur. Prizren deki kardeşi ibrahim i de istanbul a getirterek müşteri yükünün altından kalkmaya çalışır. Zamanla hacca da giden iki kardeş, Hacı Sadık ve ibrahim Biraderler olarak anılmaya başlar. Cumhuriyet döneminde Soyadı Kanunu yla Vefa soyadını alan aile, sonraki kuşakların mesleği teknolojik yeniliklerle sürdürmesiyle markalaşır. Belki de bu nedenle, istanbullunun meyveden evvel, kahveden sonra ikram ettiği harup, koruk, demirhindi, ahududu, gül, gelincik, vişne şerbetleri tarihe karışırken boza yaşar.

    Eskinin istanbul unu elinde güğüm, belinde bardaklık, akşamları sokak sokak arşınlayan Arnavut bozacılar, plastik bidon içinde boza satan Anadolu delikanlılarıyla yer değiştirir. Bilinmez, satıcı belki de kendi yaptığı bozayı satar ama sesi hep aynı yanık tonda çıkar; Booozaaa...Vefa Bozası!...



    Evde Boza Yapımı

    Malzemeler
    3 bardak bulgur
    2 kahve fincanı pirinç
    3 bardak tozşeker
    1 bardak eski boza ya da kibrit kutusu büyüklüğünde maya geniş bir kap

    Yapılışı
    Bulgur akşamdan bol su ile ıslatılır. Ertesi gün bulgur ve pirinç iyice ezilinceye kadar pişirilir. Mikserle çırpılır ve ince süzgeçten geçirilir. Bu karışım hafif ateşe konulur. içine şeker katılır ve eriyinceye kadar karıştırılır. Sonra ateşten alınır. Bir yerde ılınmaya bırakılır. Arada bir karıştırılır. Ilındıktan sonra içine eski boza ya da ılık suyla ezilmiş maya katılır. iyice karıştırılır. Bu karışımın ağzı kapatılarak, 20-25 derecelik bir yerde, ara sıra karıştırılarak 2-3 gün bekletilir. içinde göz göz hale gelmiş kabarcıklar görülürse olmuş demektir. Serin bir yere alınır. Soğuk servis yapılır. isteğe bağlı olarak üzerine sarı leblebi ve tarçın ilave edilir.
    Afiyet olsun

    kaynak : http://www.vefa.com.tr
    5 ...