bir kendini beğenmiş adamın hikayesi

entry1 galeri
    1.
  1. kimi zaman şöyle bir hikaye de olabilir;

    kendim diye söylemiyorum, o kadar herşeye rağmenciyim ki, o kadar herşeyin üstesinden gelme yeteneğine sahibim ki çoğu zaman kendime şaşırmaktan alıkoyamıyorum yine kendimi. küllerinden doğan anka kuşu misali her ne kadar kafdağının ardını planlasam da bu pek mümkün görünmüyor şimdilik benim için, ama o dağın ardına gitmenin bin bir türlü planını da yapmıyor değilim arka planda, içinde bulunduğumuz zaman dilimlerinde yitirsem bile değiştirme şansımı, soluklanıp tekrar denemek ve tekrar denemek ta ki başarana kadar, içgüdülerimde var malesef. hiç kimsenin de gelip 90'ların atari solonu klişesini kulağıma fısıldayıp " geçemiyorsan geçiyim abi" diyeceği yok, bundan mütevellit jeton bitene kadar savaşa devam. yer yer başarısızlıklara, hayal kırıklıklarına uğrasam da silkelenip kendime gelmem o kadar kısa sürede gerçekleşiyor ki ben bile bazen nasıl olur diyorum içimdeki bana.


    rudyard kipling, adam şöyle diyor rahmetli ecevitin çevirisinde, "varını yoğunu yitirsende bir yazı turada yılmaz, yeniden tutabilirsen yolunu" galiba o hikayedeki yılmayan, sıfırdan yolunu tutabilen adam benim. hayat sürekli iniyor çıkıyor, iniyor çıkıyor. indirende çıkartanda benim bu hayatın genel seviyesindeki olumlu olumsuz durumları. bir yandan mutluyken huzurluyken, yine kendi marifetimle huzursuzluğumu, üzüntümü kendi ellerimle besleyip büyütüyorum, mutluluğu tükettikten sonra ise üzüntü, kan şekerine tavan yaptıran bir kaymaklı kadayıf gibi geliyor, baklava da olabilir bittabi. işte bugün gördüm ki bu adam yılmıyor, kaybettiklerini yeniden, sıfırdan yerine ikame edebiliyor. bazen bu işin fırsat maliyeti çokça yüksek oluyor ama olsun..


    çözülemeyecek sorun halledilemeyecek dert yoktur benim lugatımda, sadece çözümlerin tuzlu maliyetleri vardır. mesela diş ağrısının en kesin çözümü ölümdür, öldüğün vakit kesinlikle dişin ağırmaz, bu konuda sizi temin ederim. hangi ölüdür ki diş ağırısı çeksin. işte diş ağrısının çözümünün maliyeti budur, ağırdır zordur ama nihaidir. işte benim kimi sıkıntılarımın çözümleri de böyle oluyor zaman zaman. pire için yorgan yakabiliyorum, ama sonrasında gelen iç rahatlığının verdiği dayanılmaz hafiflik yok mu, bir şişe bordeux şaraba değişmem onu. düşündüm de bordeaux semillon olursa değişmeyi düşünebilirim.


    mühim olan aynı anda üç, bilemedin dört hayatı birden yaşamak. bu hayatların öğrencisi var, sporcusu var, girişimcisi var, gece-gündüz sosyal hayatı var, aşk meşk hayatı ki hakeza aynı şekilde ayrı bir dert. işte işin püf noktası bunların birini, üçünü beşini, aynı anda aynı kararlılıkta olmasa da belli bir stabilitede yürütebilmek, olayı -yazar burda hayatı kastediyor- anlamak konusunda kişiye epey zaman ve tecrübe kazandırıyor, öyle ki bizler de zaman doldurmaya gelmedik mi buralara, gelmiş bulunmadık mı? özel bir görev için dünyaya inmiş olan arkadaşları tenzih ediyorum tabi. ve öbdüm.
    1 ...