şimdisini bilmem amma eskiden böyle bir şey vardı, hemi de nasıl var ya.. her liseli erkeğin hayaliydi bu.
ne yap yap, okul takımlarından birine seçil, ve göte girmesi muhtemel tüm derslerden yırt (matematik dahil lan) abareyyy, müthiş bir şey.
ben liseyi bitireli tam 10 sene oluyor, o zamanlar okulların 3 kulvarda takımı olurdu; futbol, voleybol ve basketbol.
e tabii takdir edersiniz ki, en revaçta olanı, en karizma, en seksi, en vay amısına koyam olanı futbol takımıydı.
captain tsubasa izleyerek büyümüş bir neslin, yamularak, isyanlara gelerek, eğrile büğrüle giden o topun 7 gün boyunca kaleye varamayışını büyük bir heyecanla izlemiş bir neferi olarak, benim de en büyük hayalim okulun futbol takımına seçilmekti.
herkes ip gibi sıraya dizilip, kapçık ağızlı okul müdürünün, kafa siken uzun nasihatlerini dinlemek zorunda kalırken, kravat takmayanlar, cöle sürenler, saçı sakalı uzun olanlar, ceketsiz gelenler içeri alınmayıp, envai çeşit cezaya çarptırılırken, okul takımının artiz elemanları, aşortmanlarıyla salına salına, sırıta sırıta, sakız çiğneye çiğneye geçip giderlerdi istedikleri yere.
biz hasan 2 salak osman 4 ezberlerken, onlar arka bahçede gelişine vururlardı muz ortalara.
biz endoplazmik retikuluma golgi aygıtı takarkene, onlar meşin yuvarlağı takarlardı doksan diye tabir edilen iki direk arasına.
biz tanjant, kotanjant, sinüs, kosinüs çizgilerinde şuurumuzu yitirmişken, onların sikinde değildi dünya, orta yuvarlağın kendi alanlarına bakan kısmında.
biz x'e gereğinden fazla değer verip, y'yi bulmaya çalışırken çok bilinmeyenli denklemlerde, onlar üst üste goller bulurlardı, ani gelişen kontra ataklarda.
ve biz öğle paydoslarında çavuşu tokatlarken, duvarları yemyeşil sümüklerle bezeli okul helalarında, onlar okulun en güzel kızlarıyla sürterlerdi, cafelerde, diskolarda ve de barlarda...
üstelik hiçbir derse, yazılıya, sözlüye katılmadan, tüm derslerden geçerlerdi yıl sonunda.
çok imrenirdik, hep imrenirdik bu piçlere, götümüzü isteseler verirdik, biz de takıma girebilelim diye.
ilk başlarda kafadan forvet adayıydım, bileklerime hakim, hava toplarında etkiliydim amısına koyam, ama olmadı.. sonra orta saha takılayım dedim, hani hızlı düşünürüm biliyon mu, tak tak tak, atağa kaldırırım takımı, ı ıh gene olmadı... sonra dedim, lan ben bek güzel sağ açık oynarım, yardırır giderim, sıfıra iner iki kere basarım yuvarlağa didim, gene tıraş..
hocam bari defansta durayım dedim lan, top geçer adam geçmez? ı ıh, senden bi sikim olmaz dedi.
en son üçüncü kaleciliğe razıydım.. ama gene olmadı...
okul takımına seçilemedim ama bitmek tükenmek bilmeyen azmim sayesinde (azimle osuran dağları devirir) birçok dersten yırtmayı başardım!
sınıfın ve bölümün tiyatro kolu başkanı, okulun maskotu (şebeği) ve pek tabii okul takımının da resmi amigosu olmuştum.
artık en sayısal derslerde bile, bir nöbetçi öğrenci sınıfa giriyor ve; ''hocam milli'yi bilmem kim bey çağırıyor, provaları varmış'' diyerek beni işkenceden kurtarıyordu, kasıla kasıla siktir olup gidiyordum.
ve maçlarda tribün reyizi olarak aceyip hatun kaldırıyordum;
kaldır elleri kaldıııır, ooooo ooooo oooooooo, tekniğin elindeeee tornavidasııııığ zorlamaaaa zorlamaaa girer kafasıııığğ! anadolu meslek gol gibi destek anadolu meslek gol gibi destek!