maraş katliamı

entry206 galeri video1
    11.
  1. 19 Aralık günü aylardır hazırlanan katliamın ilk kıvılcımı çakıldı. O günlerde Çiçek Sineması nda bir film oynamaktadır. Sovyetler Birliği nde yaşayan Türklerin esaretten kurtuluşunu anlatan Güneş Ne Zaman Doğacak filmine faşistler yoğun bir ilgi göstermiştir. Filmin oynadığı 19 Aralık günü sinema salonuna bir dinamit atıldı. Patlama önemli hasara yol açmazken çıkan kargaşayla birlikte önceden gelip sinemaya yerleşmiş sivil faşistler tarafından Solcular sinemayı bombaladı denilerek filmi izlemeye gelenler yönlendirildi. Ardından da sinema salonundaki faşist güruh sokağa çıkarak Müslüman Türkiye, Komünistlere Ölüm sloganlarıyla yürümeye başladı. 150-200 kişilik grup daha sonra Çiçek sinemasının yakınındaki CHP il binasına saldırarak burayı kundakladı. Sinema salonunun önünde bunlar olurken bombayı atan Ökkeş Kenger Ankara ya telefonla işi başardığının haberini veriyordu. Maraş ÜGD Şubesi Başkanı Mehmet Leblebici ile ikinci başkan Mustafa Kanlıdere bu provokasyonu tertiplemiş, Ökkeş Kenger de uygulamıştır. Çiçek sinemasının bombalanması yeni gelişmelerin habercisiydi. Ertesi gün yani 20 Aralık ta ise Aleviler tarafından işletilen Akın Kıraathanesi bombalandı. 21 Aralık ta Endüstri Meslek Lisesi öğretmenleri TÖB-DER li Mustafa Yüzbaşıoğlu ve Hacı Çolak okul çıkışında faşistler tarafından katledildiler. TÖB-DER li iki öğretmenin vurulduğu haberi tez yayıldı. iki öğretmenin hastaneye kaldırıldığını duyan halk, devrimciler Yörükselim mahallesindeki hastanenin önüne toplandı. Halk iki öğretmenin durumunu öğrenmeye çalışıyor, diğer yandan da kan vermek için hastaneye başvuruyordu. Gergin bekleyiş geç saatlere kadar sürdü. Bu arada faşistler de toplanmış halkı taciz etmeye çalışıyorlardı. Karşılıklı sloganlar atılıyordu. Bir süre sonra hastane önüne bir komando birliği geldi. Birlik faşistlerle halkın arasına konumlandırıldı. Kısa süre sonra ise komandolar yerlerini terk ederek, devrimci-demokrat kitlenin arka tarafına yerleştiler. Bir süre sonra da bu yer değişikliğinin amacı anlaşıldı. Komando birliği sürekli olarak halkı tahrik etmeye çalışıyor, saldırgan tavırlara giriyordu. Nihayetinde saldırıya geçtiler. Dertleri kitleyi faşistlerin olduğu tarafa doğru dağıtıp, her iki yandan kuşatmaya almaktı. Ertesi gün sıra cenaze törenine gelmişti. Başta Yörükselim mahallesi olmak üzere, işçisiyle, memuruyla, öğrencisiyle ve çevre ilçe ve köylerden gelenleriyle tüm halk hazırlıklarını yapmıştı. Mustafa Yüzbaşıoğlu ve Hacı Çolak kitlesel bir şekilde uğurlanacaktı. Düzenli kortejler oluşturuldu. Cenaze korteji hastaneden Ulu Camii ye doğru yürüyüşe geçti. Herkesin dilinde bu faşist cinayeti lanetleyen marşlar vardı. Binlerce insan hep bir ağızdan Hoşt hoşt köpekler; Vatan sizden ne bekler sloganlarıyla yürüdüler. Cenazede yeni çatışmaların çıkabileceği düşünülüyordu. Zira faşistler de hazırlık yapıyorlardı. Camilerde Alevilerin, komünistlerin namazı kılınmaz diye fetvalar veriliyor, Bağlarbaşı Camii imamı vaazda avaz avaz bağırıyordu; Çevremizde bulunan Alevileri ve CHP li Sünni imansızları temizleyeceğiz... Kortej Ulucami ye yönelirken ilk çatışma kalenin önünde yaşandı. Kale çevresine toplanan MHP liler taşlı-sopalı olarak cenaze kortejine saldırdılar. Ulu Camii nin önü ise tam bir savaş alanına dönmüştü. Jandarma ve polis, faşistlerin saldırısı için gerekli tertibatı çoktan almıştı. Cenazeye katılanlar gözaltına alınırken, faşistler azgın saldırılarını sürdürüyorlardı. Tam bir kaos ortamı hakimdi. Cenazeye katılan binlerce insan faşistlerin taş, kurşun yağmuru altında kendini savunmaya, korumaya çalışıyordu. Cenazeye katılan kitle tüm olanaksızlıklarına rağmen bu saldırıyı püskürtmeye çalıştı. Ara sokaklarda çatışmalar sürdü. Kitle dağılırken faşistlerin yeni hedefi Trabzon caddesindeki Alevilerin, CHP lilerin dükkanları oldu. Birçok iş yeri yakıldı, tahrip edildi. 3 kişi katledildi... Katliam... 23 Aralık günü ise katliama başlandı. Mağralı, Serintepe ve Yörükselim, Namık Kemal, Karamaraş gibi Alevi halkın yaşadığı mahallelerde eşi görülmemiş bir vahşet yaşandı. Devlet adım adım ağlarını örmüş şimdi sıra kan dökmeye, halkı, devrimcileri ezmeye gelmişti. Herşey hazırdır. Alevilerin, solcuların evleri önceden işaretlenmiş; Maraş ın ilçe ve köylerindeki faşistler de şehre yığınak yapmışlardı. Ordunun o gün yapılacaklardan haberi vardır. Ordunun olaydan haberdar olduğu Maraş katliamı davası tutanaklarına kadar yansımıştır. Askerler ona göre konumlanırken polis ise ortalıkta yoktur. O zamana kadar halka yönelik saldırılarda polisler ve sivil faşistler ortalıkta görülürken, ordu gerçek niteliğini gizlemeye çalışmıştı. Halk içinde ordunun bu saldırıyı önleyeceğini düşünenler de vardı... Fakat katliam günlerinde ve sonrasında ordunun yüzü daha net görüldü. Ordu katilleri seyrederken, katliam sonrasında ise halka, devrimcilere saldırmıştı. Dönemin Paşası, Sıkıyönetim komutanı Yusuf Haznedaroğlu baskı ve işkence politikasını süreklileştirmiştir. Öyle ki anaların eline evlatlarının işkencede çekilmiş tırnakları verilmiştir. Faşistler, şeriatçılar evleri yakmaya başladılar. Faşistler sabah erkenden Müslüman Türkiye, Ordu Millet el ele sloganıyla saldırıya geçmişlerdi. Ellerinde makineli tüfekler, bombalar, dinamitler, satırlar vardır. Yörükselim mahallesine bu sırada askerler gelmişti. Halk toplanarak askerlerin önüne çıktı. Subayın önü kesildi, neler olduğu soruldu. Jipten inen subay ise birşey yok, evlerinize girin, biz buradayız, gerekeni yaparız diyerek kitlenin dağılmasını istedi. Bundan sonra askerler geri çekilerek ortalığı tümden eli kanlı faşistlere, şeriatçılara bıraktılar. Serintepe den dumanlar yükseliyordu. Burası yeni bir mahalleydi. Afşin, Göksun gibi Maraş ın ilçelerinden gelenler yerleşmişlerdi. Canını kurtaran Yörükselimdeki akrabalarının yanına geliyordu. Serintepe ile Yörükselim arasındaki derede birçok insan vuruldu. Cesetler işkenceden tanınmaz haldeydi. Birçok aile ise tümden yok oldu. Hamile kadınların karınları deşildi. Kadınların kolları kesilerek bilezikleri çalındı. Evler yağmalandı. içindeki eşyalarla birlikte yakıldı, çocuklar ağaçlara çivilendi. Halk Yörükselim mahallesinde ise belli evlere toplanmıştı. Ölüler sokak ortasında duruyordu. Yaralılar insanların toplandığı evlerde bekletiliyordu. Zira yaralıların hastaneye götürülmeleri, tedavi edilmeleri gibi bir durum söz konusu değildi. Hastane etrafı faşistler tarafından kuşatılmıştı. Hastaneye gelenler kurşunlanıyordu. Faşist Başhekim ve doktorlar da hastaneye gelebilen yaralıları kaderleriyle başbaşa bırakıp ölüme terk ediyorlardı. Nitekim müdahale edilmediğinden veya kan kaybından dolayı ölen çok insan vardı. Maraş ta halk tüm dinamikliğine karşın saldırıya karşı yeterince hazırlıklı değildir. Sol örgütlerin çoğunluğu kendi aralarında çekişmekten dolayı halkı örgütlemekten çok uzaktı. Yani bir örgütsüzlük söz konusuydu. Fakat örgütsüzlük gibi, hazırlıksızlık gibi önemli dezavantajlara rağmen halk faşist saldırılara boyun eğmedi. Satırlarla, silahlarla, bombalarla saldıran faşist güruha karşı dişiyle tırnağıyla direndi. Kadınlı erkekli taşlarla sopalarla faşistlerle çatıştı. Öyle ki yer yer taşlarla bile faşistlerin püskürtüldüğü oldu. Özellikle yüksek binaların üzerine kurulan makineli tüfeklerle üzerimize sürekli ateş ediyorlardı. Halkla sivil faşistler, kontrgerilla elemanları yüz yüze çatışıyordu. Sabah saatlerinde halkı zorla kandırarak evlerine sokan subaylar, tanklar, kariyerler, askeri birlikler kaybolmuşlardı. Tek bir asker yoktu. Bir yandan 2-3 katlı binaların üzerinden ateş edilirken diğer yandan ise otomatik silahlı sivil faşistler ve kontrgerilla elemanları sokak köşelerinden üzerimize sürekli ateş ediyorlardı. Katliam sonrası Yörükselim bu kez askerler tarafından işgal edilmiştir. Acı içindeki halk ölüleriyle yaralılarıyla ilgilenmektedir. Daha doğrusu kim öldü kim kaldı onu öğrenmeye çalışmaktadır. Ona bile izin verilmiyordu. Kim yaralı, kim ölü bilinmiyordu. Sokaklarda kan, ölüm ve bir de yakılmış, yıkılmış kömüre dönmüş evler... Faşist güruh katliamını tamamlamış geri çekilmişti. Devlet adım adım örgütlediği katliamın sonuna gelmişti. Şimdi sıra katledilen, her türlü zulme maruz kalan halkı iyice sindirmeye gelmişti. Katliamın ilk gününde görünüp birşey olmaz diyerek halkı evine kapatmaya çalışan askerler birden ortaya çıkmıştı. Üstelik günler sonra Kayseri den askeri birlikler bile getirilmişti. Ama bu kez katliama uğrayan halk hedefteydi. Mahallenin etrafı tanklarla kuşatıldı. Dört bir yana makineli tüfekler kuruldu. Tabii yönü halka dönük. Ölmeyenler gözaltına alınmaya, evler didik didik aranmaya başlandı. Başbakan Ecevit ise bu sıralarda sıkıyönetim ilan etti. Ecevit için seyircisi olduğu Maraş katliamı, sıkıyönetim ilan edip, tekeller için sömürüyü, baskıyı tırmandırmanın vesilesi oldu. Faşist terörden sonra devletin resmi terörü de sıkıyönetimin ilanıyla devreye sokulmuş oluyordu. Böylelikle sivil faşist çetelerin giremediği yerlere devlet askeriyle girip yapılması gerekeni yapacaktı. CHP liler Seni Karaoğlan a kurban ediyoruz diye katledilirken Ecevit işlenen cinayete, yaratılan vahşete ortak oluyordu. Katliam sonrası halk kendi olanaklarıyla yaralarını sarmaya çalıştı. Devlet sıkıyönetimiyle, gece sokağa çıkma yasağıyla, sokak başlarını tutan askerleriyle iş başındadır. Halk açtır, yoksuldur. Kışın en şiddetli zamanında sokaktadır. Başını sokacak bir yer bulamamaktadır. Evler yanmış, yıkılmış; zaten yoksul olan halkın elinde hiçbir şey kalmamıştır. Öte yandan asker tarafından halkın üzerinde terör estiriliyordu. En vahşi katliamlara uğrayanlar, eşini, çocuğunu, sevdiklerini kaybedenler bu kez de işkencehanelere taşınıyordu. Günlerce süren işkenceler, yıllara varan hapislikler...

    8 ...