Dinle de yıldızları şu hutbe-i şîrînine,
Nâme-i nûrunu Hikmet, bak ne takrîr eylemiş.
Hep beraber nutka gelmiş, hak lisâniyle derler:
"Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i Sultanına.
Birer bürhan-ı nurefşânız vücud-u Sânia,
Hem vahdete, hem kudrete şâhidleriz biz.
Şu zeminin yüzünü yaldızlayan
Nâzenin mu'cizatı çün melek seyrânına;
Bu semânın arza bakan, Cennete dikkat eden
Binler müdakkik gözleriz biz.
Tûbâ-i hilkatten semâvât şıkkına, hep, Kehkeşân ağsânına;
Bir Cemîl-i Zülcelâlin, dest-i hikmetle takılmış pek güzel meyveleriyiz biz.
Şu semâvât ehline birer mescid-i seyyar, birer hâne-i devvar, birer ulvi âşiyâne;
Birer misbâh-ı nevvar, birer gemi-i Cebbâr, birer tayyareleriz biz.
Bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Hakîm-i Zülcelâlin birer mu'cize-i kudret,
Birer hârika-i san'at-ı Hâlıkâne, birer nâdire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat, birer nur âlemiyiz biz.
Böyle yüz bin dil ile, yüz bin bürhan gösteririz; işittiririz insan olan insana.
Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü, hem işitmez sözümüzü; hak söyleyen âyetleriz biz. Sikkemiz bir, turramız bir; Rabbimize musahharız. Müsebbîhiz; zikrederiz âbidâne.
Kehkeşânın halka-i kübrâsına mensup birer meczuplarız biz." dediklerini hayalen dinledim.