gerçekten de var olan korku. her nasıl toplumun her kesiminde nasıl '' fikirlerimi paylaşırsam sevmeyenler olur, kaka olurum, yanlış anlaşılırım, dövülür, sövülür, kötü çocuk oluurum, dipte olurum, kimsesiz olurum'' diye süregelen düşünceler varsa, yazma konusunda da, aynı olaylar sözlükte de yok değildir. örneğin sol frame'da kafaya yatkın bir entry görüldüğünde, hemen tıklanır, okunur, sonradan da ''şuna kısa bi entry gireyim, entry'de de fikirlerimi de belirteyim'' fikri fıss diye söner. çünkü ''başkaları'' yargılamaya, eleştiriye her zaman açıktır; her nasıl gazetelerde dahi, birçok şeyi yazması gereken paspal köşe yazarları gidip de dün akşam ne yediğinden bahsediyorsa, burada da egemenlik olayı aynı şekilde sürmektedir. osmanlı imparatorluğu'nun yanında, kişisel azınlıklarını yaşayan yazarlar, her ne akdar kimseyi rahatsız etmeden, herhangi bir yeri incitmeden, istedikleri şekilde istedikleri fikri savunma hakkına sahip olsalar da, yazarlık kisvesi altında da sanki, klavyenin altında korkulan bir altyapı vardır...