güzel ama yalnız olmayı tercih eden kız ile aynı kaderi paylaşan erkektir. değer yargıları kadar güzellik anlayışları da farklıdır. gözleri ile değil kulakları ile aşık olur. ya da en büyük aşkları roman kahramanları, şairler ve yazarlardır. onlarla kıyaslayınca etrafındakiler çok boş gelir. aklında son amerikan gişe filmine gitmek olan, bowling turnuvası yapan, çılgın içi boş partilere katılan insanlara akıl sır erdirememektedir. hayat bu kadar yoz ve yaşamak bu kadar basit olmamalı demektedir. keşke schopenhauer veya nietzsche ile aynı zamanda yaşasaydım diye içlenmektedir. bir süre sonra insanlara şans vermeye karar verir. kendi oluşturduğu duvarları yıkar, yeni bir aleme açılır. sıradanlığı öğrenmeye çabalar, insanları oldukları gibi kabul etmeye çalışır, her insan da ilginç bir yön bulur, onun üstünden arkadaşlıklar, dostluklar, aşklar geliştirir. zaman zaman sınırlarını zorlar mutlu olur, zaman zaman hayalkırıklığı içinde yüreği dağlanır. en nihayetinde lin yutang a hak verir: 'akıllı insan hem kitapları hem de doğrudan doğruya hayatı okur.'