ve yine, bir kez daha başladığım yerdeyim.
olmaktan ne kadar korktuğumu bildiğin ve bir daha asla olmayacağıma inandırdığın/inandığım yerdeyim. kimse kimseyi gerçekten sevemez, ı-ıh olmaz sevemez demiştim ya hani işte tam olarak o sözü söylediğim yerdeyim.
değişebilir duygular,insanlar, hayalleri,istekleri ve hatta kişilikleri bile değişebilir zamanla.
"ama" larla başlayan cümleler kurmayacağım, keşkelerim çok... faydasızlar çünkü. keşke sevgiden gözlerin ışıldadıgı anı yakalayabilsen ve durdursan, kalbinin o en hızlı çarptığı an ya da yıllarca öylesine nefes almışken ansızın nefesini kesen o duygu öylece kalsa...
onun dışında kalan şeyler akıp gitse ama o dursa.
asla gerçek olamayacak bu dileğimle,kırılmışlığımla, kalbimle aklım arasında kalmışlığımla ve sanırım yalnız oldugumu ilk kez bu kadar hissetmişliğimle yani hala algılayamadığım,kabullenemediğim ve asla sevemeyeceğim, alışamayacağım hislerle başbaşayım.
garip... sanki hayatımdaki hiçbir nesnenin ya da hiç kimsenin bir adı yok.
sanki hepsi zamanı yavaşlatan, ayağıma dolanan, elimi kolumu bağlayan, canımı acıtan bazen acımı unutturan ama her halukarda zamanı yavaşlatan şeyler.sanki hepsi beni rahatsız,huzursuz etmek için var olmuş ayrıntılar...
bir de aç artık gözünü, gitme vakti diyen bir gürültü.
duyuyorum ama açamıyorum gözlerimi. korkuyorum sanırım.
ya o hep sözünü ettiğim eskimeyen elbisemi,masumiyeti kaybetmişsem gitme vakti geldiğinde? ya yaşattıklarından öğrendiklerimle çoktan eskimiş, paramparça olmuşsa o elbise ve bir daha koşulsuz açamazsam kalbimi?
avaz avazdım değil mi? bir şeyler eksiliyor,biz kopuyoruz, sen gidiyorsun ve bunu sana duyduğum sevgiyi azalta azalta yapıyorsun derken. biliyorum duyuracak sesim, nefesim kalmadı. buraya kadar yetebildi.
ve şimdi ne kadar sessizim sana hoşça kal derken...