madımak oteli'nin kamulaştırma işlemi bitmiş . otel sahibinin devletle mahkemesi sürüyor. kamulaştırma kesin olmakla beraber bedeli konusundaki ihtilaf için sürecek artık mahkeme. alevi toplumunun sözcüleri otelin müze yapılmasını isterlermiş ama gene de memnuniyet verici bulmuşlarmış. ancak akp hükümeti de toplumsal gerilimi arttırmamak için sadece kütüphane yapma taraftarıymış (haksız da sayılmazlar ) .
yaşamaya kahrettiren "türk tipi" manasızlıklardan biri daha sahneleniyor. otel sahibinin aç gözlülüğü mide bulandırıcılıkdan bile öte. 4 milyon 500 bin lira kamulaştırma bedelini ( 5 katlı apartman büyüklüğünde bir bina) beğenmeyip mahkeme açtı . bilirkişilerce belirlenen fiyat devlet tarafından ( biraz da siyasi kaygılarla ) 5 milyon 600 bin liraya çıkarılmış. otel sahibi 16.5 milyon ( eski para ile trilyon) lira verilmesi gerektiğini aksi takdirde mağdur olacağını söyledi kameralara. muhabirin "amca sivasın kalanı kaça 1-2 daha ekleyelim hepsini sat demesini beklerdim açıkçası) . "hazır 37 puştun icabına baktılar, burası da turistik oldu . neden küpümü doldurmayayım " derdinde otel sahibi aile. müşteri, emanet, misafir 37 "insan" a sahip çıkmamak utancından eser yok belli ki. belki engelleyemezdim ama benim de ölümü çiğnemeden o insanlar öldürülemezdi benim sahibi olduğum bir yerde. ama mağduruz diyebiliyorlar hala ve üstüne de çalışarak kazanamayacakları bir para da aldıkları halde ağlaşmaya devam ediyorlar. tipik "yiğido" .
otel'in devlet tarafından satın alınıp "bir şey" yapılması ise ayrı bir trajikomiklik. sivas'da vatandaş, sivil toplum kuruluşları toplanıp kentin adına sürülmüş bu kara lekeden "samimi" bir utanç duyarak burayı bir " pişmanlık anıtı" yapmadıkları sürece bu yapılan şeyler biraz pr, çokça da avanta dağıtmaktan öteye geçmeyecektir. kamulaştırma bedeli, bilirkişi ve danışmanlık ücretleri, binanın restorasyonu , teşrifi ve sair ihalelerle sivasda , belki de o gün orda bulunup o insanların ölümüne karışanlara, seyredenlere ya da tezahürat yapanlara 40 -50 milyon dolar para dağıtılacak. üstelik de bu katliama yüreği burkulan insanların , hatta ölenlerin yakınlarının paralarıyla. oysa şu anda devlet aygıtını elinde bulunduranlar burayı müze yapmaktan dahi korkuyorlar. yarın öbür gün bir daha yakarlar nasıl olsa diye. yani şehirde bir pişmanlık ya da özeleştiri yok hatta içten içe gurur duydukları da kesin gibi.
alevi toplumunun kendinde atıfta bulunduğu değerlere baktığımızda sivas ve sivaslı bundan pişman olup "özür" dilemeyi bileydi affederlerdi belki. ama devletin getirdiği ve en az diğerlerinin insanlığı kadar yapay ve zorlama bu" hediye" ye balıklama atlamaları açıkçası midemi bulandırdı. zihinlerinin çalışma sistematiğinin hile ve "zor" a yatkın olduğunun, bundan memnuniyet duyabileceklerinin ip uçlarını verdi bana. azken mazlum, çokken zalim olabilirler yani.
alevilik devletin tek bir hap gibi yutturmaya çalıştığı, bayramilik, bektaşilik, caferilik, şia gibi unsurlardan oluşan kendi arasında bile ayrışan hatta çelişen bir yapı. ancak aynen sünnilikde olduğu gibi doğudan batıya, çerkezden kürde asıl ayrım (algısal olarak ) kentlilik ya da köylükde.