en küçüğünden en büyüğüne kadar ülkemizin her ferdinde doğuştan var olan gizli bir vasıftır.
istanbul'un önemli yollarının her hangi birisinde kaza olur olmaz olay yerine polis ve ambulanstan da önce su ve simit satıcılarının gelmesi girişimciliğin, müteşebbis ruhunun tabana yayıldığının en açık örneğidir.
biz girişimci bir milletiz.
örneğin asyada adam bir işe girişip başarısız oldu mu toplumdaki tüm itibarı gider, insan içine çıkmaz vaziyette hisseder kendini, bir hamle yapmıştır ve sonucu başarısızlık olmuştur. bundan sonrasına dair bırakın yeniden denemeyi, çoğu kez intihar vakaları ile sonuçlanır bu tarz iflaslar.
oysa bizim ülkemizde tam tersidir.
adam bir işe girişir parayı batırır, çevresinden borç aldığı paraları da batırır...buna mukabilr akrabası eşi dostu onu teselli eder, yılmaması gerektiğini söylerler, aslına şöyle yapsaydı şu şekilde daha güzel olurdu diye olumlu direktirlerini de eksik etmezler, hatta yeri gelir adam yine farklı bir iş kurmak niyetine girdiğinde elinde avucunda ne varsa yine borç diye verirler...
düşünün lütfen hangi ülkede her ferd hayatının neredeyse her aşamasında "abicim ne yapsak da kirişi kırsak" diye düşünür? bizim ülkemizde her birey bu düşünceyi aklından hiç eksik etmez...
biz girişimci bir milletiz.
müteşebbisliği ve müteşebbis olmayı seviyoruz..iyi ki de böyleyiz. bu özellik ülkemizin kurtuluşunda büyük bir etken olacaktır kanaatimce.
yeterki bu arzu ve istek hep bulunsun içimizde.